Bir insana bir süre sonra öleceği bildirilse, namazdan niyazdan anlayan bir kimse ise, namaz vakti de girmişse ilk işi namazını kılmak, borçlu olarak huzur-u İlâhiyeye gitmemek olacaktır.
Ha biraz sonra öleceğimiz bildirilmiş, ha bildirilmemiş. Fark eden birşey yok aslında.
Çünkü vakti belli olmayan ölüm az sonra da gelebilir. Zaten ölümün gizli tutulmasındaki sır da bu değil midir? Her an ölüm gelecekmişcesine hazırlıklı olmak!
Öyleyse sadece namaz için değil, bütün ibadet ve hayırlar için aynı durum söz konusu.
Dünyada bulunuş misyonunu bilen bir insanın yapılabileceği başka ne olabilir ki?
Elinden gelen bütün gayretle sadece şu geçici dünya için değil ebedî kalacağı âlem için de hazırlık yapmak! Farzları yerine getirerek, haramlardan kaçınarak, kısacası rıza-yı İlâhî çerçevesinde yaşayarak…
Sahabenin gayret ve faaliyetinin temelinde bu duygu vardı. Mü’min kardeşine gülümsemek gibi küçük bir hayır da olsa onu ihmal etmezlerdi. Güç ve imkânları ölçüsünde ellerinden ne geliyorsa onu yaparlardı. Çünkü Allah Resûlü (asm), “Hayırlı işlerde cevvaliyet, ümmetimin mümtaz olanlarında bulunan bir özelliktir”1 buyurmamışlar mıydı? Sahabe asırlar boyunca bütün ümmetin örnek aldığı, Kur’ân’ın açık beyanıyla Allah’ın razı olduğu2 topyekün mümtaz, kalburüstü insanlardı.
Evet, Feyzü’l-Kadir’de yer alan az önce zikrettiğimiz hadis-i şerif bir mü’minin, imanı gereği daima iyiye, mükemmele, güzele gitme gayreti içerisinde bulunacağına, bu özelliğin ancak mümtaz insanlara mahsus olduğuna dikkat çekiyor.
Şimdi düşünelim, insanların dünya ve ahiret mutlulukları için her türlü esası, emir ve yasakları içine alan bir dine uyma gayreti içinde olan, “Belki Allah’ın rızası bunda” diyerek büyük küçük demeden her türlü iyiliğe koşan insanlardan meydana gelen bir toplumda hiç huzur ve mutluluk olmaz mı? Onların dünyaları da Cennete dönmez mi?
İyilikler insanın ahirete götürebileceği en önemli sermayelerdir. Ahirette işe yarayacak, insanı kurtaracak olan iman ve salih amellerdir.
Söz, söz sultanının: “Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.”3
Dipnotlar:
1- Feyzü’l-Kadir, 3:250. 2- Beyyine Suresi: 8. 3- Mesnevî-i Nuriye, s. 110.
17.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|