Dünkü makalemizde eski devirlerde tanrılık dâvâsında bulunan bir hükümdarın Allah’a inanan yakınlarından birisiyle bir rahibi testereyle kestirip öldürttüğünü, Allah’a inanç ve teslimiyeti sebebiyle bir kısım kerâmetlere mazhar olan delikanlıya sıra geldiğini belirtmiştik.
Delikanlıyı huzuruna getirttiren hükümdarın ilk işi, delikanlıya dininden dönmesi teklifiydi. O da bunu kabul etmedi ve hükümdar adamlarına bir dağa götürmelerini, dininden dönmediği takdirde uçurumdan aşağı atmalarını emretti.
Emre uydu adamları. Dağın tepesine kadar götürdüler delikanlıyı. Delikanlının Allah’a imanı, teslimiyeti, tevekkülü kuvvetliydi. Her an yöneldiği Rabbine ellerini kaldırdı: “Ya Rabbi, bunların haklarından gel!” diye duâ etti. Bu duâ üzerine dağ sallandı ve adamlar yuvarlanıp gittiler. Delikanlı ise ellerini, kollarını sallaya sallaya hükümdarın karşısına çıktı.
Hükümdar durumu öğrendiğinde bu defa başka adamlarına teslim etti. “Bunu bir gemiye bindirin. Denizin ortasına vardığınızda yine dininden dönmesini teklif edin. Kabul etmezse denize atın” diye emretti. Adamları delikanlıya alıp denizin ortasına gittiklerinde dininden dönmediğini görüp denize atmaya kalkmışlar. Yine delikanlının duâsı üzerine gemi adamlarla birlikte devrilmiş, delikanlı ise kurtulup yine hükümdarın huzuruna çıkmıştı.
Şaşıran hükümdar adamlarının öldüğünü, delikanlının da “Beni Rabbim kurtardı” sözlerini duyunca şaşkına dönmüş, onu ne yapsa öldüremeyeceğini anlamıştı. Delikanlı, “Beni bir şartla öldürebilirsin!” dedi hükümdara. “Halkı geniş bir meydana toplayacaksın. Beni de bir hurma kütüğüne bağlatıp okdanlığımdan aldığın oku yaya yerleştirip, ‘Bu delikanlının inandığı Allah’ın adıyla’ deyip atacaksın. Beni ancak o zaman öldürebilirsin.”
Hükümdar denileni yapmış, halkı geniş bir meydanda toplamış, “Delikanlının inandığı Allah’ın adıyla’ deyip oku fırlattığında ok gidip delikanlının tam şakağına isabet etmiş, ölmüştü.
Bunu gören halk Rablerinin kim olduğunu anlamış ve “Biz de bu delikanlının inandığı Allah’a iman ettik” demişlerdi.
Hükümdarın korktuğu buydu ve korktuğu başına gelmişti. Adamları, “Korktuğunuz başınıza geldi efendim! Halk iman etti. Ne yapacağız şimdi?”
Sözü kanun olan zorba hükümdar emrini verdi: “Sokak başlarına hendekler kazın. Ateş yakın ve inanan, dininden dönmeyen herkesi ateşe atın!”
Emir acımasızca hemen uygulamaya konuldu. İman eden herkes bir bir ateşe atılıyordu. Sıra elinde küçük bir çocuk bulunan bir anneye gelmişti. Kadın ateşi görünce duraksadı. Ateşe atılmak zordu. Dininden dönse kurtulacaktı. Acaba dönse miydi? Bir an için tereddüt geçirdi. Konuşamayan küçük çocuk dile geldi: “Anneciğim, dişini sık, sabret. Çünkü sen hak üzerindesin.”
Bu olay sahih hadis kitaplarından Buharî’den sonra en kuvvetli hadis kitabı olan Müslim’de yer alıyor. 1 Muhtemelen Allah Resûlü (asm) müşriklerin işkence ve zulümlerine maruz kaldıklarında Ashabına bu örneği anlatmıştı.
Dipnotlar:
1- Riyazü’s-Salihîn ve Terc., 1:56-63; Hadis no: 30; Müslim’den.
14.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|