İYİ ve kötü her amelin dünyada olduğu gibi ahirette de bir karşılığı olduğunu biliyoruz. Allah için yaptığımız iyiliklerin karşılığını gördüğümüz gibi tevbe edip dönüş yapmadığımızda kötülüklerin de mutlaka üzücü bir tarzda öbür âlemde karşılığını göreceğiz.
Buharî ve Müslim’de yer alan şu hadis-i şerif büyük bir farz olan emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münkerdeki ihmal ve lâkaytlığın insanı nerelere kadar götürebileceğinin acı bir örneğidir.
Bu iki kaynakta anlatıldığına göre bir adam Cehenneme atılır. Bağırsakları dışına fırlamış vaziyettedir ve değirmeni çeviren merkep gibi dönmektedir. Cehennemlikler yanına yaklaşıp, “Ef filan, n’oldu sana? Sen bize iyiliği emredip kötülükten sakındıran biri değil miydin?” diye sorarlar.
Adam cevap verir: “Evet, öyleydim. Ancak iyiliği emreder kendim yapmazdım. Kötülükten sakındırır, ama kendim yapardım.” 1
Manzara oldukça dehşet verici. Lisan-ı hâl lisan-ı kali teyit etmediğinde sonuç bu.
Bu da gösteriyor ki mü’min içi dışı bir, sözleriyle davranışları birbirini destekleyen insandır. Bir söyler, bin yaşar. Bin söyleyip hiç yaşamamak imanla bağdaşmaz.
Muhataplar üzerinde etkili olmanın en kestirme yollarından birisi de anlatılanların anlatan tarafından yaşanıyor olmasıdır. ‘Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Kişinin görünür rütbe-i aklı eserinde” beytinde anlatıldığı gibi kişi esere, fiiliyâta bakar.
Allah Resûlü (asm) yapılması gereken bir kısım şeyler varsa önce kendisi yapar, uygular, sonra yapılmasını isterdi. Toplumda o kadar güven sağlamıştı ki peygamber olmadan önce bile Muhammedü’l-Emîn derlerdi. Kur’ân, onun dâvâsının doğruluğunu isbat sadedinde, “Bundan evvel de ben sizin aranızda bir ömür geçirdim. Hiç düşünmez misiniz?” 2 diyecekti. Daha önceden kırk sene boyunca doğruluğunu, güvenilirliğini tescil ettirmiş bir insan kırkıncı yaşında daha başka olamazdı.
Umman Meliki el-Culendî, İslâma dâvet mektubunu aldığında araştırma yapmış, sonra da edindiği bilgiler ışığında, “O hiçbir iyiliği kendi yapmadan emretmiyor, kötülüğü de ilk terk eden kendisi olmadan yasaklamıyor. O bir peygamberdir ve mutlaka galip gelecektir” 3 demekten kendini alamamıştı.
Demek kàl halle, kavil fiille, iddia vakıayla doğrulanmayınca inandırıcılıktan uzak kalır insan.
Dipnotlar:
1- Riyazü’s-Salihin, 1:240 (Hdais no: 196; Buharî ve Müslim’den.)
2- Yunus Sûresi: 16.
3- Nedvi, Tebliğat ve Tâlimat, 2:450-459.
11.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|