Byramlar sevinç ve mutluluk günleridir. Elbet bu sevinç ve mutluluk, bayrama hakkı verildiğinde söz konusudur.
Peki, bayramda sergilenen oyun ve eğlencelere ne diyeceğiz? Şüphesiz insanın oyun ve eğelenceye de ihtiyacı vardır. Ancak meşrû dairede kalmak şartıyla. Her şeyden önce bunlar insanı gaflete atmamalıdır.
Mü’min şuurlu insandır; neyi ne zaman ne kadar yapacağını çok iyi bilir. Helâl daireyi aşmaz, kendini kaybetmez, gaflete dalıp yaratılış gayesine ters tutum ve darvanışlara girmez. Bayramlarda Allah’ı zikre, anmaya, şükre çokça teşvik yapılmasının sebebi gaflet perdesini yırtmak için değil midir? Tâ ki bayram sevinci şükre dönüşsün, nimet devam edip artsın. Çünkü şükür nimeti arttırır, gafleti dağıtır.
Mü’min Ramazan boyunca bir nev’î melekleşti; ruhen, kalben, bedenen olgunlaştı. Şeytanın elini, ayağını, dilini bağladı.
Ancak bu sadece Ramazan’a mahsus kalırsa, yine günahlara dalınırsa bu defa kalp, ruh ve beden ağlarken şeytan bayram yapar.
Bayram öncesi yiyecek, içecek, maddî yardım gibi yollarla desteklenen fakirler bayram günleri de sevindirilmeli, bayram neşesine onların da katılmasını sağlamalı. “Akrabası olsun olmasın, yetimi himaye edip kollayan kimseyle Cennette şu iki parmak gibi birlikte olacağız”1 buyuran, dul ve yoksulların ihtiyaçlarını karşılayan kimsenin Allah yolunda cihad eden kimse gibi olduğunu bildiren2 Allah Resûlü (asm) her konuda olduğu gibi bu konuda da çok güzel örnekler sunmuştur. Bir bayram sabahı mescidden çıkışta çocukların cıvıl cıvıl oynadıklarını, ama bir çocuğun oyuna katılmayıp kenarda oturmuş ağlamakta olduğunu gördüğünde yanına yaklaşmış, niçin ağladığını sormuş, isminin Beşir olduğunu söyleyen çocuk içini şöyle dökmüş: “Babam falan zaman Hz. Peygamberle birlikte savaştı. Annem de bir kocaya vardı. Benim ise kimsem yok” dediğinde onun gözyaşlarını bakın nasıl silmiş Allah Resûlü (asm), “Ben baban, Ayşe annen, Ali’yle Fatıma da kardeşlerin olsun istemez misin?” Çocuk karşısındakinin Efendimiz (asm) olduğunu anlamış, sevinçle, “Nasıl istemem ya Resûlallah!” demiş.
Allah Resûlü (asm) de, “Gel öyleyse!” deyip onu elinden tutmuş, Hane-i Saadetlerine götürmüş, Hz. Ayşe’ye çocuğun üzerini yıkayıp yeni elbiseler giydirmesini, karnı doyurmasını istemiş. Güzel elbiseler giyip, karnını doyurup sonra da arkadaşlarının yanına oyuna gitmiş Beşir. Onu yeni elbiseler ve sevinç içinde gören arkadaşları sebebini sormuşlar, oda durumu anlatmış, çocuklar bir ah çekip, “Keşke bizim de babamız falan savaşta şehit olsaydı da Hz. Muhammed (asm) gibi babamız, Hz. Ayşe gibi annemiz, Hz. Fatıma ve Hz. Ali gibi kardeşlerimiz olsaydı!” demekten kendilerini alamamışlar.
Bu noktada içinde bir sıkıntı bulunduğunu söyleyen bir Sahabîsine Allah Resûlünün (asm), “Yetimin başını okşa!” buyurduğunu da hatırlatalım. Bayram işte o zaman tam bayram olur.
Dipnotlar: 1- Müslim, Zühd: 42., 2- Müslim, Zühd: 41.
01.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|