Çekirdeği toprağa atarsınız. Bir müddet sonra kabuğunu çatlatıp filiz verdiğini, zamanla çiçekler açıp meyveler veren koca bir ağaç hâline geldiğini görürsünüz.
Bütün canlılar böyle değil midir?
Yeni bir hayata atılır, gelişir, büyür; mükemmele doğru koşarlar.
Demek kâinat mükemmeli yakalama gayreti içinde. Onun için çalışıp çabalıyor, faaliyet gösteriyor. Hiçbir şeyde atalet, tembellik, gayretsizlik yok.
Sa’yi, yani çalışmayı, asıl esas olarak gören1 Bediüzzaman, bu hususu, “Cenâb-ı Hak, her şey için bir nokta-i kemal tayin etmiştir. Ve o noktayı elde etmek için o şeye bir meyil vermiştir. Her şey, o nokta-i kemale doğru hareket etmek üzere, sanki mânevî bir emir almış gibi muntazaman o noktaya müteveccihen hareket etmektedir” 2 cümleleriyle anlatır.
Ya insan? Tabiî ki, bitkilerden, ağaçlardan, hayvanlardan geri kalmayacak. O da yaratılışına uygun tarzda çalışarak, gayret göstererek kemal noktayı, mükemmeli yakalayacak.
Çünkü fıtratı müteheyyiçtir insanın. Rahatı da ancak sa’y ve cidaldedir. 3
Sonra insan himmeti, gayreti, çalışması nisbetinde değer kazanır. O kadar ki himmeti ve gayretiyle tek başına bir millet olur, yani o kadar kıymet kazanır. Çünkü, “Bir adamın kıymeti himmeti nisbetindedir. Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir.” 4
Cenâb-ı Hak rahmeti gereği mükemmele, bu kemal noktaya ulaştırmak, insan-ı kâmil haline getirmek için insana kamçı da vurmaktadır. Daha açıkçası yapılan işlerin içerisine bir iştiha, bir iştiyak, bir lezzet yerleştirmiştir. İnsan o iştiha, o iştiyak ve lezzetle ordan oraya koşar, görevlerini zevk ve şevkle yapar. Bu iştiha, bu iştiyak, bu şevk ve lezzet olmasaydı insan kolunu dahi oynatmaz, hiçbir hayırlı işe koşmazdı.
Aslında bu iştiha, bu iştiyak, zevk ve lezzet sadece insan için değil zerreden kürelere kadar herşey için söz konusu. Kendilerine göre bir nev'î iştiha, iştiyak, zevk ve lezzet duyarlar. Mektûbât’ta bu gerçeğe de, “Mahlûkàttaki faaliyet ve hareket; bir iştiha, bir iştiyak, bir lezzetten ileri geliyor. Hatta denilebilir ki, herbir faaliyette, bir lezzet nev'î vardır; belki herbir faaliyet, bir çeşit lezzettir ve lezzet dahi, bir kemâle müteveccihtir; belki bir nev'î kemaldir” 5 cümleleriyle dikkat çekilir.
Ne dersiniz bütün kâinat zevkle, şevkle çalışıp çabalarken kafilenin başını çeken insanın tembelliği, gayretsizliği izah edilebilir mi?
İşte himmet ve hizmet ehlinin şevk ve gayretlerindeki sır budur. Allah bizi kemale ulaştırmak için bu kamçıyı da vurma lütfunda bulunmuştur.
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 793, 794.
2- İşârâtü’l-İ’câz, s. 18.
3- Münâzarât, s. 89.
4- Hutbe-i Şâmiye, s. 51; Tarihçe-i Hayat, s. 58.
5- Mektûbât, s. 312
18.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|