Hayat bir imtihandır. Bu imtihanda insan kendisine verilen akıl, irade ve ömür sermayesiyle ya Yaratıcısının emirlerine uyarak melekleri geçebilecek seviyeye yükselecek, ya da nefis ve şeytanı dinleyerek hayvanlardan da aşağı dereceye düşecektir.
Bu sayede nebiler, veliler gibi insanlığın güneşi, ayı ve yıldızı olmuş nice büyükler boy gösterirken ne yazık ki ilâhlık dâvâsında bulunacak ve canavarlara taş çıkartacak derecede alçalabilen Nemrut, Firavun, Şeddad, Süfyan, Deccal gibi nice zalimler ortaya çıkmıştır.
Evet, bir kısmı kul oluşunu, acz, fakr ve zaafını hissededip Rabbine yönelerek yücelirken diğerleri aciz ve zayıf oldukları halde makam, mevki, saltanat, zenginlik, ilim gibi bir kısım maddî imkânlarına dayanarak havalara girip ilâhlık dâvâsında bulunacak derecede yoldan çıkmış nice insan zuhur etmiştir tarih boyunca. Dünkü makalemizde ele aldığımız bu olumsuz kanattaki insanlardan biri de hendekler kazıp Allah’a inananları ateşe atan, ilâhlık dâvâsında bulunan zalim hükümdar.
Büruc Sûresinde hendekleri kazıp inançlı masum insanları içine atıp zevkle seyreden bu vicdansız zalimlerden bahsedilir. “Uhdud Ashabına lânet olundu” diye başlayan âyetlerde şöyle buyurulur: “Tutuşturdukları ateşin karşısına oturur, mü’minlere yaptıkları işkenceyi seyrederlerdi.
“O mü’minlerden intikam almalarının sebebi, onların, kudreti her şeye galip olan ve her türlü övgüye lâyık bulunan Allah’a iman etmiş olmalarından başka birşey değildi.
“O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü Kendisine aittir. Allah her şeye hakkıyla şahittir.
“Mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara eziyet eden, sonra tevbe de etmemiş olan kimseler için Cehennem azabıyla beraber bir başka yangın azabı daha vardır.
“İman eden ve güzel işler yapanlar için ise, altından ırmaklar akan Cennetler vardır. Bu ise pek büyük bir kurtuluştur.”1
Ateşe atılan o mü’minler şu dünya hayatında ıztırap çektiler. Ama hayatlarını Allah yolunda feda ettikleri için şehitlik gibi yüce bir mevkiye ulaşıp Cennet gibi ebedî bir mükâfata erdiler.
Kur’ân’ın mü’minlere teselli sadedinde verdiği bu örnek şehadet mertebesine yükselen Yasir’le Sümeyye ve işkencelere maruz kalan oğulları Ammarları hatırlatıyor bize. İşkencelere maruz kalanlardan biri de Habbab bin Eret’ti. Uğradığı işkenceler karşısında bedduâ etmesini istediğinde Allah Resûlü (asm) Uhdud ehlinin zulümlerine maruz kalan insanları hatırlatıyor, “Eskiden inanan bir insan alınır, kazılan bir çukura konulup testereyle baştan aşağı ikiye bölünür, demir taraklarla etleri, kemikleri taranırdı da yine dininden dönmezdi” buyuruyor, sonra da İslâmın kemâle ereceğini, atlı bir kimsenin San’a’dan Hadramut’a kadar korkusuzca gideceğini, Allah’tan ve koyunlarına kurdun saldırmasından başka birşeyden korkmayacağını bildiriyor, “Ancak siz sabırsızlanıyorsunuz” buyuruyordu.2
Demek büyük dâvâlar büyük fedakârlıklar istiyor.
Dipnotlar:
1- Büruc Sûresi: 5-11, 2- Riyazü’s-Salihîn ve terc., 1:70-71; Hadis no: 41; Buharî’den.
15.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|