Nedense, problemlerin kalıcı çarelerini aramak yerine, netice alınamayan tartışmaları sürdürüyoruz. Gün geliyor eğitimi, gün geliyor ekonomik krizleri, gün geliyor siyaset-ticaret ilişkisini tartışıyoruz. Belki bunlara geçici çözümler de buluyoruz, ama bu tartışmaları sona erdirmiyor.
Kamuoyu son günlerde, haklı olarak terörle mücadeledeki ‘hata’ları sorguluyor. Ama bütün bu ‘hata’ların temelinde hür ve demokrat bir ülkeye lâyık ‘sivil anlayışlı bir anayasa’ olmadığı gerçeğini unutuyoruz. Temel meseleleri konuşup, tartışıp; belli konularda mutabakata varmayınca yapılan çalışmalar da netice vermiyor.
Aslında ‘şu yanlış, bu yanlış’ dediğimiz konular, bir bütünün parçası. Yanlışların en büyüğü de hâlâ ihtilâl anayasası ile yönetiliyor olmamız...
Elbette tek başına anayasayı değiştirmek de çare değil. Hepsinden önemlisi, bir zihniyet değişikliğini temin edebilmektir. Meselâ, anayasa değişse, çok ‘güzel’ maddeler yazılsa, ama bu maddeler uygulama imkânı bulmasa bir mânâ ifade eder mi?
Hatırlamak lâzım: AB’ye uyum çalışmaları esnasında çok güzel ‘demokrasi paketleri’ açıklandı. Açıklandı, ama bu paketlerin gereği yerine getirilmedi. AB yöneticileri o tarihlerde de ‘(yeni güzel) yasalar kâğıt üstünde kalmasın, uygulansın’ diye Türkiye’yi idare edenleri ikaz etti. Maalesef bu ikazlar o gün de, bu gün de gerektiği gibi dikkate alınmadı.
Avrupa Birliği yöneticileri aynı hatırlatmaları yapmaya devam ediyor. Son olarak, AB’nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn ‘daha fazla demokrasi’ gerektiğini hatırlattı. Türkiye’yi idare edenlerin görmezden geldiği ‘başörtüsü yasağı’ konusunda da konuşan Rehn, başörtüsü konusunun Türk toplumu için son derece önemli bir konu olduğunu ve bunu dikkatle takip ettiklerini belirtmiş. “Biz, ‘Lütfen bir uzlaşma yöntemi, değişik yaşam tarzları arasında bir temel anlaşma bulun’ diyoruz. Başörtüsü konusunun temelinde farklı yaşam tarzlarının Türk toplumunda birlikte yaşamaları yer alıyor” şeklinde konuşmuş. (Milliyet, 18 Ekim 2008)
Rehn, “Hükümetten beklentileriniz neler?” sorusuna da şu cevabı vermiş: “AB reformları konusunda ciddileşmenin tam sırası. Çünkü bu reformlar sayesinde vatandaşların hakları ve temel özgürlükler anayasada, yasalarda ve bunların sahada uygulanmasında yerini bulabilir. Ve lütfen bir sonraki siyasî kriz gelmeden anayasal reformu gerçekleştirin ki, Türkiye gelecekte ortaya çıkabilecek krizlerle daha iyi başa çıkabilsin, hatta krizlerin ortaya çıkışını engelleyebilsin.” (agg.)
Evet, Rehn’in de ifade ettiği gibi, “AB reformları konusunda ciddileşmenin tam sırası.” Aksi halde geç kalmış oluruz...
“Bize demokratikleşme paketi lâzım değil” diyenler Türkiye’yi bu noktalara getirdi. Son günlerdeki tartışmalar, çok acil ‘domokratikleşme paketleri’ne muhtaç olduğumuzu bir defa daha hatırlatti. Bu kısır döngüyü kırmak zorundayız.
Herkesin ‘yerini bildiği’ bir ülkede yaşamak bizim de hakkımız. Bunun için adım atmanın tam zamanı...
20.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|