Türkiye’yi de etkisi altına alan ‘küresel kriz’le ilgili değişik değerlendirmeler yapılıyor. Hatırlanacağı üzere Papa bile krizi “İlâhî ikâz” olarak yorumlamıştı. Papa böyle derken, bu anlamdaki tesbitleri çok daha önce ifade etmesi gereken bazı ‘âlim’lerimiz farklı değerlendirmeler yaptı.
Çok farklı sebepleri olsa da aslında yaşanan krizin bir ‘iş ahlâkı iflâsı’ olduğu ortada. “Sen çalış, ben yiyeyim” düzeni bir şekilde karaya oturmuş görünüyor. Bu gerçekleri en iyi bilmesi gereken ‘âlim’lerimizin bildikleri halde bunu dile getirmemesi hayra alâmet değil. Maalesef, aynı tavra, Marmara Depremi sonrasında da şahit olmuştuk.
Muhtemelen bazı ilâhiyatçılarımız, “Bize bu konuda bir şey soran yok ki görüş beyan edelim. Medya bizi görmüyor, duymuyor” diyebilir. Bu serzenişlerinde haklılık payları da vardır. Ancak, görüş beyan etme imkânı bulunanlar da bu konuda susunca, akla başka ihtimaller geliyor.
İlâhiyat camiasından yapılmasını beklediğimiz açıklamayı bir ticaret ehli yapmış. Ulaştırma sektöründe faaliyet gösteren Fırat Nakliyat’ın sahibi Fahrettin Gümüş, “1994, 1998, 2001 krizlerini yaşadım. Hepsinden kârlı çıktım. Ama son kriz çok farklı. Tüm dünya etkilenecek. En kötüsü piyasa ahlâkının bu kadar bozulduğu bir dönem görmedim” demiş. (Vatan, 12 Ekim 2008)
Sektörü açısından 2008’i değerlendiren Gümüş, şöyle konuşmuş: “Nakliye sektörü yerlerde sürünüyor. (...) İş var, hep vardı zaten ama yıllık anlaşma yapıyoruz. Taşıyabileceğimiz kadar yük alıyoruz, ama dünyada petrol fiyatları arttı, en pahalı yakıtı da biz kullanıyoruz. Çok artınca yıllık anlaşmalar bizi zorladı. Biz bunun farkını istedik müşterilerimizden. Bazı firmalardan aldık, bazılarından alamadık farkı. (...) Global krizin etkilerini zaman içinde hissedeceğimiz ortada.”
İş ahlâkının bozulması yanında, hukukun da çok yavaş işlediğinden şikâyet eden Gümüş’e itiraz eden çıkar mı?
“Din hayatın hayatı, hem nuru hem esası” olduğuna göre, İslâm dini konusunda ehil olanların her imkân ve fırsatta konuşması, tesbitlerde bulunması ve çare sunması gerekir. Niçin, onlarca ilâhiyat fakültesi mensubu bu konularda ‘duyulabilecek perdeden’ açıklama yapmaz? Belki bu ve benzeri tesbitleri sınıflarda, anfilerde öğrencilerin huzurunda yapıyorlar. Ancak bu yetmez. Kamuoyu bir şekilde bilgilendirilmeli ve çareler sunulmalıdır.
Krizin sebep ve çareleri konusunda ilâhiyatçılarımız farklı düşünüyorsa, onu da bilmek kamuoyunun hakkı. Cemiyet hayatını ilgilendiren her konuda görüş beyan etmek onların da hakkı. Hem de, görüş beyan eden pek çok kişiden daha öncelikler.
Onlar açıklama yapmaz, krizlere teşhis koyup çareler sunmazsa meydan başkalarına kalır. İş ahlâkı yerlerde sürünüyorsa, ayağa kaldırmanın çaresi ‘ahlakı ihya’ değil mi? Onun yolu da ‘doğru İslâm’ı öğrenmekten geçse gerek...
17.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|