Kelimelerin var mı, aşkı anlatan; daha önce hiç anlatılmamış gibi anlatan? Tırnak açmadan, oradan buradan kopyalayıp yapıştırmadan…
Kelimelerin var mı, hayatı anlatan, kimsenin anlatmadığı gibi? Büyük sözler etmeden, sözü küçültmeden. Yeni ama eskimeyecek. Güzel ama makyajsız.
Kelimelerin var mı, bir annenin evlâdından ayrılışını, sanki dünyada ilk kez oluyormuş, ilk kez anlatılıyormuş gibi anlatacak? Kelimelerin var mı, gözyaşı döktürmek için değil, anlatmak için anlatacak?
Kelimelerin, irili, ufaklı; sertli, yumuşaklı; akıcı, tumturaklı; keskin, elastiki... Bugünü, dünden ödünç benzetmeler, tabirler, yakıştırmalar almadan, ama geçmişten bağlarını da koparmadan anlatacak… Kelimelerin var mı?
Kara kaplı kitapları, sahaflardan alınmış nadir bulunan lügatları, google’un dehlizlerini karıştırmadan; günlük hayattan, meselâ bakkaldan, meselâ otobüsteki biletçiden, meselâ ne alırsan bir liracıdan bile alabileceğin, alıp en güzel şekilde kullanabileceğin, kullanıp başkalaştırabileceğin, önce senin, sonra okuyanın benim diyebileceği kelimelerin var mı?
Öyle hınzır mizahçıların bile dalga geçip gülmeyeceği kadar sahici, içten, gerçek, boyasız, süssüz, makyajsız kelimelerin var mı?
Öyle dikkat kesilelim diye üstüne basa basa, tekrar ede ede söylediğin kelimeler arasında, var mı böyle bir kelime?
Koca koca harflerle, yüksek yüksek seslerle söylediğin kelimelerden bir kaçı da böyle mi?
Yorulsak dinlendirecek, usansak heveslendirecek, yanılsak doğrultacak kelimelerin var mı?
Böyle tek bir kelimen bile yoksa, ey insan, insan olmaya dair ne var sende?
17.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|