Çelişkilerden bir türlü kurtulamıyoruz. Maalesef; ekonomimiz de, siyasetimiz de, demokrasimiz de ‘bize özel’ unsurlar taşıyor.
Siyaset ve demokrasimizin ‘bize has’ unsurlarını bir yana bırakıp; aktüel olması bakımından ekonomimize baktığımızda dünyanın en pahalı akaryakıtını kullandığımız gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Başlangıçta bu durum, ham petrol fiyatının dünya piyasalarında artmasına bağlanmıştı. Geçen yıllarda 30 ile 40 dolar arasında satılan ham petrol, ‘istikrarlı’ bir şekilde pahalanmış ve 150 dolar civarına yükselmişti. Bu durum, petrolden kasalarını dolduranları sevindirirken, vatandaşın da itiraz etme hakkı kalmamıştı. Öyle ya, Türkiye petrolü ithal ediyordu ve elimizde olmayan sebeplerle artan fiyatlardan Türkiye’yi idare edenler sorumlu değildi!
İlk bakışta haklı gibi görülen bu kabul, aslında temelde doğru olmayan bir tesbit. Çünkü akaryakıt fiyatlarının yüksek olmasında tek sorumlu ham petrolün dış piyasalarda pahalı olması değil. Asıl kabahat, petrol pompalarını ‘vergi dairesi’ gibi gören anlayışta. Akaryakıta ödenen paranın büyük bölümü devlete vergi olarak gidiyor!
Belki de yıllardan beri tartışılan bu konu, yapılan yeni bir açıklama ile tazelendi. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) Başkanı Hasan Köktaş, özetle şunları söylemiş: 1 Temmuz’dan sonra ham petrol fiyatlarında yüzde 60 indirim olmasına rağmen dolar yüzde 26 değer kazandı. Bir litre benzinde yüzde 62.1 yani 1.98 YTL, bir litre motorinde ise yüzde 50.3, yani 1.44 YTL vergi bulunuyor. Bu vergiler maktu. Bir litre benzinin üç lira olduğunu varsayarsak, bunun 1.98’i zaten sabit vergidir. “Yüzde 60’lık indirim oldu” dediğimiz konu kalan yüzde 38’lik kısmındaki oynamadır. Varsayalım petrol, evimizdeki musluktan akıyor ve bedava elde ediyoruz. Bugünkü şartlarda o petrol bize 1.98 liraya fatura edilir. (AA, 15 Kasım 2008)
Evet, akaryakıttaki yüksek vergilerin cebimizi yaktığını bundan daha iyi ne anlatabilir ki? Benzin, dereleden bedava akan su gibi olsa ve biz bunun sadece vergisini vererek kullanacak olsak, yine 2 YTL ödememiz gerekecek! Dolayısı ile, ham petrol fiyatının artması ya da azalmasından daha önemli olan; devletin bu ‘ürün’ün satıldığı yerleri vergi dairesi gibi görmesidir.
Peki, niçin böyle? Çünkü ‘yeni tavuk’lar bulmak yerine, kümesteki ‘kaz’ları yolmak, onlardan daha fazla ‘tüy’ koparmak kolay geliyor. Kaynağından kolayca kesilen vergiler varken, yeni mükellefler bulmak ya da kayıt dışı ekonomiyi takip için kim gayret gösterir? Bir kalem hareketiyle bütçeye trilyonlar kazandırmak daha kolay değil mi? İşte, Türkiye’yi idare edenlerin tercih ettiği yanlış yol...
Yıllardan beri ‘Vah, vah! Keşke petrol ithal eden ülke olmasaydık, bizim de petrolümüz olsaydı” diye kendimizi kandırdık! Türkiye’yi idare edenlerde bu anlayış olduktan sonra, Türkiye petrol ihraç eden ülke bile olsa akaryakıt fiyatları ucuz olmaz!
Anladık mı asıl kabahatin kimde olduğunu?
17.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|