Her geçen gün itibar ve güven kaybeden medya, zaman zaman da kendisini sorguluyor. Başta televizyonlar olmak üzere Türkiye’deki medya organları aslında yaptıklarıyla bindikleri dalı kesmiş oluyor. Medyamızın kötü şöhreti sınırlarımızı da aşmış durumda.
Bu kötü şöhreti anlatan ‘fıkra’lar bile yaygınlaştı. Meselâ, Arap âleminde, birbiriyle kavga edenler muhataplarına ‘küfür’ niyetine; “Dün senin aile efradını Türk televizyonlarında görmüşler” diyorlarmış! Bu durum, kötülükte yarışan televizyonların düşürüldüğü ‘kuyu’yu görmemize yardımcı olabilir.
Televizyonların yanlışta ısrar eden bıktırıcı yayınları gibi, bazı gazeteler de yalan/yanlış haber yayınlama noktasında ısrar ediyorlar. Her gazetenin ‘yanlış’ haber yayınlama ihtimali olabilir. Bazen haber kaynağından kaynaklanan, bazen de başka bazı sebeplerle yanlış haberler yayınlanmış olabilir. Önemli olan, yapılan yanlışın ilk fırsatta düzeltilmesidir. Hem yanlış yapan hem de yaptığı yanlışı savunan yayıncılık anlayışıyla medyanın bir yere varması mümkün değildir.
Teknik hatalardan kaynaklanan ‘yanlış’ haberler bir yana, kasıtlı yapılan ‘yalan’ haberlere dahi rastlanıyor. Bunun da çok örnekleri var. Kamuoyu, son günlerde yapılan bir ‘düzeltme’ ile böyle yalan bir haberden haberdar oldu. Sözkonusu ‘düzeltme’de şöyle denilmiş: “Dün Hürriyet’in 5. sayfasında yer alan Akfırat Belde Belediyesi eski başkanı Hilmi Yıldız, oğlu Mehmet Yıldız ve 18 belediye çalışanının yolsuzluk iddiasıyla gözaltına alındığı haberi bütünüyle yanlıştır. Düzeltir, ismi geçenlerden ve okuyuculardan özür dileriz.” (Hürriyet, 7 Kasım 2008)
“Yalan ya da yanlış haber”in düzeltilmiş olmasını tebrik mi edelim? Tamam belki bu tavır bir tebriği hak ediyor. Ama aynı zamanda sormak ve sorgulamak gerekmez mi? Bu haber ‘yanlış haber’ midir, yoksa ‘yalan haber’ mi?
“Düzeltme”de de belirtildiği üzere haber ‘bütünüyle’ yanlışmış. Bütünüyle yanlış bir habere ‘yalan’ demek daha doğru olmaz mı?
Bir gün önce ilgili haberi ‘manşet’lerden okuyan okuyucu, sonraki gün iç sayfaların en dibine atılan ‘düzeltme’yi okuyarak işin aslını öğrenmiş olabilir mi?
Medya bu ve benzeri yalan/yanlış haberlere karşı çok daha dikkatli ve duyarlı olmak durumunda. “Çamur at, izi kalsın” anlayışı en başta medyanın geleceğini karartıyor. Belki yapılmıştır, ama bu ve benzeri yalan/yanlış haberleri hazırlayan ve yayınlayanlara hesap sormak da gerekir. Yapılan, bir isim yanlışlığı ya da küçük hata değil ki!
Medya meslek kuruluşları en başta bu tür haberlerle mücadele etmeli ve diplerde sürünen medya güvenilirliğini üst basamaklara taşımaya çalışmalıdır.
Mevlâm hepimizi “yanlış” kılıfına sarılmış “yalan haber”lerden muhafaza etsin. Âmin.
09.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|