Kâinatın kubbe-i âsumânında okunan Ezan-ı Muhammedî (asm) vesilesiyle Müslüman olan sayısız insan vardır. Kendimizin müşahede ettiğim yıllar öncesi bir hatıramla şimdi bulunduğum Hollanda’dan bahsetmek istiyorum.
Verilen bir adres neticesinde yeni Müslüman olan Hasan Lehrer isimli bir Alman, beni 1969’un yaz aylarında Mevlânâ diyarı Konya’da buldu. Sünnet olmak istiyordu. Konya Numune Hastanesi’nde sünnet ettirdik ve kendisine nasıl Müslüman olduğunu sordum. “Beni Sultanahmet Camii’nin minareleri Müslüman eyledi. Bir seyahat için İstanbul’a gelmiştim. Sultanahmet Camii’nin minarelerini görünce vücudum titremeye başladı. Caminin içine girdim ve Müslümanlığa orada karar kıldım ve sonra Hasan ismini aldım” cevabı karşısında nasıl bir ülfetin içinde olduğumuzu hissettim. Bir çok kişiye bu hatırayı naklettiğimde o kişiler durup tekrar tekrar o minarelere bakmışlardır...
Aradan yıllar geçti, can dostlarımızın dâvet ve himmetleriyle Hollanda’ya geldik. 400 bin Türkiyeli Hollanda’da yaşıyor. 16 milyonluk Hollanda’da 900.000’in üzerinde Müslüman yaşamaktadır. Tesbitlere göre 450 civarında cami var. Hollanda Diyanet Vakfı’nın 140 cami şubesi bulunmakta. Bu camilerin 29 tanesi temelden kubbeli ve minareli olarak inşâ edilmiş. Altı adedi ise kilise veya havradan camiye tebdil edilmiş. Dün bunlardan bir tanesi olan Mevlânâ Camii’ni yapılan dâvet neticesinde can dostlarımızla ziyaret ettik. Mevcut mütevelli heyetinin anlattıkları, beni 1969 yıllarındaki mezkûr hatırama götürdü.
Aktarmak istediğim şudur: 1270 metrekarelik alanda 4 yılda inşâ edilen ve ibadete açılan Mevlânâ Camii’nin iki minaresi var. Rotterdam şehrinin neresinden baksan görünen yükseklikte. Buraya mütevelli heyetinden randevu alarak gelen Hollandalı gayr-i müslimler hayranlıklarını gizlemiyorlar ve bunların bazıları Müslüman olmaktadır. Bunlardan bir tanesi Meryem ismindeki hanımefendi. Artık yabancı topluluklara bu hanımefendi gelip camiyi, tevhid ve ibadeti anlatmaktadır. Yine bir Hollandalı vatandaş, haftanın belli bir gününde buraya kadar gelip bu çifte minareleri seyrederken heyecana geldiğini ve titrediğini söylüyor.
Evet o açık gözle minarelere bakmak insanda bambaşka ufuklar açıyor... Ezanlarla birlikte ruhuna ürpertiler veriyor... Bu itibarla ezanlar, minareler ve camiler, dünyanın bütün beldelerine gidiyor ve gitmeye devam edecektir. Asr-ı Saadet’ten bugüne kadar asırlar boyu ezanlar, minareler ve camiler ne muhteşem bir insicam ve ne muhteşem bir nurânî inşirah çizmişler! Bir camiden aldığımız bu. Bakalım program müddetince neler alacağız ve neler vereceğiz. Bir cami böyle ise diğerlerinin nasıl olduğunu İnşaallah bu satırlarda göreceğiz. Çünkü yurt dışındaki camiler sadece namaz kılınan bir mekân değil, vatandaşlarımızın bir araya geldiği, acı ve mutlulukların paylaşıldığı, çocuklara Kur’ân-ı Kerim ve dinî bilgilerin öğretildiği, sosyal ve kültürel faaliyetlerin yapıldığı çok yönlü birer kültür merkezidir.
İkinci uğrak yerimiz Hollanda’nın, bir mânâda Avrupa’nın mânevî ve önemli bir çekirdeği Rotterdam ve oradaki İslâm Üniversitesi. İslâm Üniversitesi’nin rektörlüğünü büyük bir gayretle Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ve yönetimi yürütmektedir. Detaylarını ayrı bir makalede zikredeceğim. Çünki bu İslâm Üniversitesi’nin varlığı elzem ve mülzemdir. Bu üniversitesite birinci gün Prof. Dr. Bünyamin Duran’ın nezaretinde “Mevlânâ’dan esintiler”, ikinci günün akşamında ise Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün “Kur’ân’da tebliğ metodu” başlıklı tebliğinden sonra “Hz. Bediüzzaman’dan çağımıza müjdeler” başlıklı hitabede bulunduk. Bu ve emsâli calışmalarımız diğer makalelerde olacak İnşallah. Emeği geçenlere, başta fahrî İslâm gönüllüsü Rıza Deniz Beyefendi ve yakın dâvâ arkadaşlarına ve İslâm Üniversitesinin rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ve öğretim üyesi arkadaşlarına binler tebrik ve teşekkürler.
15.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|