Kâinat bir eczahane-i kübrâ. Bu muhteşem ve büyük eczahanenin çalışanları içinde, hayrette kaldığımız ve dikkatle izlediğimiz vazifelilerden birisi “arı”dır. Arı, aslında ve hakikatte isimsiz bir kahraman. İnsanlık olarak onlara gereken alâkayı gösteriyor muyuz? Yoksa sırf menfaatimiz için mi kullanıyoruz? Onlar millet olarak müthiş bir âhenk ve mûsikinin nağmeleri gibi çalışıyorlar. Arı âlemini, bir insan olarak araştırmalı ve kendimizi okuduğumuz (eğer okuyorsak) gibi onları da okumalı ve ibret dolu dersler, konular çıkarmalıdır. Cenâb-ı Allah “O arıların karınlarından renkleri muhtelif bal çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Doğrusu bunda da düşünecek bir topluluk için bir alâmet vardır” 1 buyurmuştur.
Arı kitabının bir iki satırını birlikte ve tefekkür ile incelediğimizde bakınız karşımıza nasıl bir muhteşem inanç, ibret dolu bir tevhid tablosu çıkmaktadır. Arıların en son teknoloji ürünü bilgisayarlardan bile 625 kat daha hızlı çalıştığı erbâbınca belirlendi. En son teknoloji ürünü bilgisayarların bile saniyede 16 milyar aritmetik işlem yaptığı günümüzde arıların bu sürede daha az enerji harcayarak 10 trilyonluk işlem yaptığı tesbit edildi.
1 kilogram bal üretmek için dünyanın çevresini 6 kez dolaşacak kadar uçan arıların bunun için 7 milyon 500 bin defa çiçeğe konduğunu, ayrıca arıların 28 gramlık bal için kovanla çiçek arasında 1600 geliş gidiş yaptığını kaydeden zoologlar, 2 arının çiçekler için gerektiğinde 45 bin arının bulunduğu kovandan 6 kilometreye kadar uzaklaştığını ve bir günde 225 bin çiçeğe konduğunu belirtmektedir. Yumurta döneminde arı sütü ile beslenen kraliçe arının kendi ağırlığının 80 katı arı sütü tükettiğini ifade eden uzmanlar, kendi vücut ağırlığının 330 katı yük çekme kapasitesine sahip olan arıların inşâ ettikleri petek gözünün ise en az balmumu harcayarak maksimum ölçüde bal depolamaya en uygun şekil olduğunu kaydetti.
Bu bilgilerin her birisinde ayrı işlemler ve ayrı kıyaslar yaptığımızda ayrı ayrı kitapların dolacağını hissettim. Bir kaç misâlle açmak istiyorum, şöyle ki: Airbus (EADS) markalı bir kargo uçağının ağırlığı 70 ton. Taşıdığı kapasite azamî 130 ton. Onun dışında taşırsa yere çakılır ve kalkamaz. 70 kilo ağırlığındaki bir insan—haltercileri de göz önüne alırsak—kendi ağırlığının ancak iki veya üç mislini kaldırabiliyor. Fakat arı kendi mislinin 330 katını taşıyacak vasıfta yaratılmıştır. Kudret-i İlâhiyenin yanında aczimiz görülmektedir.
Yine düşündürücü tarafı; 7 milyarlık dünya ailesinin üçte biri okuyor, yani 2 milyarı okuyor. Türkiye’nin de üçte biri okuyor. 70 bin lise ve ilköğretim okulları ve 92 üniversitede takriben 20 milyon genç... Şahsen bu gençleri hep çiçeklere benzetiyorum. O güzel arı 1 kilogram bal için 7 milyon 500 bin defa çiçeğe konuyor; acaba biz bu insan çiçeklerinin, insanlık âlemine ve vatanımıza yararlı olmaları için ne gibi çalışmalar ve konmalar yapıyoruz? Ve kaç defa yokluyoruz? Ve neler veriyoruz? Onların gerçek gıdası ve vitamini ne? O vitamini verebiliyor muyuz? Hızımız ne?
Şükür bâbında ise şükründen aciziz. Biz balın fiyatına bakıyoruz... Ya Arı Efendi günlük ve aylık ücretini isteseydi, ücret yeter miydi ve ne kadar olurdu? Ve hangi arı hangi ücreti isteyecekti? Onun için çağın Mevlânâsı Hz. Bediüzzaman diyor ki: “Evet, Kur’ân-ı Hakîm, nasıl ki şükrü netice-i hilkat gösteriyor. Öyle de, Kur’ân-ı kebîr olan şu kâinat dahi gösteriyor ki, netice-i hilkat-i âlemin en mühimi şükürdür. Çünkü, kâinata dikkat edilse görünüyor ki, kâinatın teşkilâtı şükrü intâc edecek bir sûrette, her bir şey bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor. Güya şu şecere-i hilkatin en mühim meyvesi şükürdür. Ve şu kâinat fabrikasının çıkardığı mahsulâtın en âlâsı şükürdür.” 3
Dipnotlar:
1- Nahl, 69. âyet.
2- Zoolog: Hayvanların anatomik ve fizyolojik özelliklerini inceleyen kişi.
3- B. S. Nursî, Mektubat, 28. Mektub, 5. Mesele.
07.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|