"Gerçekten" haber verir 03 Kasım 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Hakan YALMAN

Musibetler ne söyler?



H

ayat bir dalgalanmalar seyri içinde geçen süreç olarak algılanırken, aslî boyutu ile bir çöl içinde seyyah konumunda olduğumuz hâl üzere işler. Bu dalgalanmalar ortasında insan zaman zaman musibetlerle karşılaşır ve bunları karanlık çölün ortasında karşısına çıkan düşmanlar olarak algılar. Bu anlar, bazı dönemlerde öyle üst üste gelir ki, kişi bütün sıkıntıların kendisini bulduğunu ve hayatta en sıkıntılı ferdin kendisi olduğunu zanneder. Bu anlarda Rabbi tarafında unutulduğunu ve hatta Rabbi’nin, Rahman ve Rahim olarak muamele etmediğini vehmedebilir. Üzülür, kırılır ve çaresizlik hisseder ve zaman zaman yıkılır. Hayata bağlayan enerjisi azalır ve bazen kaybolur.

Bu anlarda yapılacak en güzel şey benliği ve olayları harfîleştirmek ve doğru şekilde algılanacak zemine oturtmaktır. Bu, yaşanan bütün olayların Rabbi ile iletişim ve ondan kendisine gelen bir mesaj olduğunu ve her musibetin aslında dünyadan yüz çevirip Rabb-ı Rahim’e yönelmeye vesile olacağını fark etme imkânı sağlar.

İnsanın yaratılış amacı kulluk ve Rabbi ile muhabbet olmalıdır. Ancak zaman zaman bu bağ şekli kaygılardan dolayı ve aşırı hassasiyetten dolayı zarar görür ve ibadetin bu en güzel yönü devre dışı kalır. İnsan için en güzel hâl Kâinat Sultanı ile birliktelik O’nun yanında olduğunu hissetmektir. Bazen insanlar özellikle hayatı kendilerine problem hâline getirirler. Önemli olmayan problemler büyütüldüğü için büyük algılanır. Şeytanın genel stratejik planı da insanın bu zaaf noktasından istifade etmek üzerine bina edilmiştir. Diğer yandan, “iktiran” adı verilen iki şeyin aynı anda, ya da yan yana gözlenmesinin bunlar arasında bir irtibat olduğu inancını oluşturması da şeytanın vesveseye sürüklediği alanlardan biridir. Bu aslında dünya ile irtibatımızda ve maddi alanı anlamlandırmamızda en ciddi zaaf noktalarımızdandır.

Hayatın her anında şu prensip esas olmalıdır: “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.” Aslında hayatın asıl anlamı da Rabbi ile muhabbet bağlantısından doğan lezzettir. İbadetler de özünde bu maksada hizmet etmelidir.

Geçmişte yaşanan her şey yaşanması gerektiği için yaşandı. Çünkü kaderin hükmüydü. Bunlardan Risâle-i Nur ölçüleri ile hayatını şekillendiren hiç bir ferdin âleminde ümitsizlik, şevksizlik, isteksizlik doğmamalı. Onların dâvâsı acz, fakr, şevk ve şükrü mutlak düzeyde hayata aksettirmeyi hedefleyen bir dâvâ. O dâvâda kırgınlık olmaz, küsmüşlük olmaz. Büyük bir yangından insanları kurtarmak üzere koşanların birbirlerine kızacak, küsecek vakitleri ve hâlleri olamaz.

Özellikle şuur altında ve musibet zamanlarında insanı sıkıntıya sokan ve sanki Rabbi’ne kırgın bir psikolojik hâle sevk eden hâl şeytandan kaynaklanır ve şeytan musibet anlarında çoğunlukla bu stratejik planı uygulayıp ferdi Rabbi’ne kırgın hâle getirmeyi hedefler. Oysa yaşanan her musibet ferdi dünyada uzaklaştırıp Asıl Sevilmesi Gereken’e yönelten bir süreçtir.

Musibet ve sıkıntı anlarında Mevlânâ Celalettin Rumi Hazretleri’nin şu sözünü hatırlamalıdır:

‘Dertsiz duâ soğuktur

Dertliyken yapılan duâ gönülden kopar…(Mesnevî)’

Evet çare arayışları, yakarışlar ve sığınmalar ferdi Rabbi’ne yaklaştırır. Şeytanın vesveselerine kapılmadığı sürece musibetler bu maksada hizmet için isabet eder. Maksatlıdır ve anlamlıdır. Asıl gayesinin farkında olan mü’mini, kavrulan yüreği Rabbi’nin sevgisini çok daha net hissetme noktasına yani kemale ulaştırır. Bu noktada üstadın muhteşem ifadesi anlamını bulur:

‘Mü’min-i kâmil, ya o dünyaya küsmeli ya dünya ona küsmeli’

İnsanın yüzünü dünyadan uhrevî âlemlere çeviren musibetler rahmaniyet ve rahimiyetin lâtif bir tecellisinden başka bir şey değildir. Kulunun yüzünü kendine çevirmek için musibetler veren Âlemlerin Rabbi elbette kulunu sevmektedir. Bu sevginin ifade edilişi O’na yönelen kul için muhteşem olacaktır.

03.11.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (27.10.2008) - KÜRESEL DÜNYADA MANEVÎ HİZMET

  (20.10.2008) - BÜYÜK PATLAMA NEDEN BÜYÜKTÜR?

  (13.10.2008) - Dikkatli konuş! Batmaktan kork!

  (06.10.2008) - ŞEHİTLERİMİZE İMRENMEK

  (29.09.2008) - BAYRAM RUHUNU DÜNYAYA TAŞIYACAK TOPLULUK

  (22.09.2008) - Deneyler ve kâinata muhatap mü’min

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır