Her zaman yaptığımız, ama bilip bilmeden yaptığımız bir işi, eğer kendimize ve başkalarına faydalı olmak istiyorsak, hemen ve muhakkak terk etmemiz gerekmektedir. Bunu başarmanın birinci yolu ise niyetine girmekle olacaktır İnşaallah. Yeni yetişen neslin eleştiri dediği bu tenkid etmek adeta bir salgın hastalık gibi… Hastalık varsa elbette ki devası, ilâcı da vardır.
Fakat bilinmez ki bu bir hastalıktır. Güzel ve faydalı işler daima zorlukların, çok çalışmanın, fedakârlığın ve zahmetlerin eseri olmuştur. Tenkid, eleştiri ise bilhassa çekememezlik ve kişinin kendi noksanlıklarından dolayı; ortaya konan, birçok emek ve gayretin mahsülü olan eserlerin, yapılan işlerin tabir-i aherle sırtlanı, çakalı ve akbabasıdır…
Arslanlar gibi çalışarak, emek ve güç vererek iş yapmak zordur. Alın terinin damlalarıyla kimse boğulmadığı gibi, kimse de birilerine zarar vermemiştir. Ancak meyveli ve faideli neticelere şahit olunmuştur…Gayret ve çalışma daima yüceltir, tenkid ve ümidsizlik ise daima irtifa kaybettirir…
Evet hemen hemen herkesin kafasında şu fikir mevcuttur: Faydalı tenkid. Biz ise bunun ötesini söyleyelim: Takdir ve aferinlerle bir adım daha ileriye götürebilme gayreti… Hele hele bu zamanda… Enenin Kaf Dağının arkasında bir şeyler arayarak, muhakkak bulduğu ve insanların iyi kötü bütün yaptıklarını başına belâ ettiği bir zamanda en geçersiz ve faydasız bir meta oluyor: Tenkit ve eleştiri… Başkaları bile bulsa ve yapmaya kalkışsa; müdahale ve cevap: Hayır. Yok. Olur mu böyle şey gibi ’altın sözler’ olmalıdır…Yoksa olmadık işlerin muhatabı sizin iyi, kasıtsız niyetiniz olabilir, fiilleriniz bile değil… Zamanın, ahirzamanın en meşhur hastalığı ‘su-i zan’la devam ettirildiğini başka nasıl anlayacağız ki?...
Başkalarına ölçüsüz ve bilgisizce bin elbise biçip dikmektense; kendimize bilerek ve ölçülü bir şekilde bir elbise dikmek milyon milyon defa iyidir, hoştur, güzeldir…
Takdir dolu sözlere ve günlere…
03.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|