Anayasa Mahkemesinin başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğini iptal kararı için yazdığı “gerekçe” ye tepkiler azda olsa sürüyor. Öncelikle şunu söyleyelim. Mahkeme Anayasa değişikliklerini iptal etti ancak YÖK kanununun ek 17. maddesi yürürlükte. Dolayısıyla hukukî bir yasak yok, fiili bir yasak devam ettiriliyor.
Meclis Başkanı Köksal Toptan’ın başörtüsü ile ilgili gerekçeli kararla ilgili şu ana kadar bir girişim olmadığı söyledi. Anayasa değişikliği konusunda girişim başlattığını, ancak sonuç almadığını da ilave etti. Görülen o ki, başörtüsü konusunda yeni bir girişimde olmayacak. Yine başörtülü öğrenciler okulun kapısından içeri alınmayacaklar ve yine mağduriyetler devam edip gidecek.
Bir takım kesim “Anayasa mahkemesi nasıl olsa kararını verdi. Bundan sonra başörtüsü yasağı ile ilgili yapılacak bir şey kalmadı” diyerek suskunluğa büründüler. “Yasak, insan hakları ihlali, inanç özgürlüğüne aykırı” gibi söylemleri dilinden düşünmeyenler ellerini kollarını kaldırmıyorlar. Milletin yetki verdiği kişiler “Bundan sonra yapılacak bir şey kalmadı” diyerek işin içinden çıkamazlar.
Anayasa Mahkemesinin AKP’yi kapatmama kararının gerekçesinde söylediği, “Türban düzenlemesinin iptalinden sonra halkı eylem ve şiddete teşvik etmemiştir” cümlesi bu sessizlikte ne kadar etkili olduğunu bilemeyiz ancak, bu cümleyi dikkate aldılarsa, partiyi kapatılmaktan kurtaran, “İnsan hakları ve demokratikleşme konusunda önemli adımlar atılmıştır” cümlesini de hatırlatmak isteriz. Zira, başörtüsünün en temel insan hakkı olduğunu söyleyen kendileri değil miydi?
“Özgürlükleri genişleteceğiz” diye göreve gelenlerin, “İki madde ile yasağı kaldırdık” diyerek meseleyi bu noktaya getirdikten sonra şimdi susmaları hayret verici değil mi?
Yasakçılara söyleyecek sözümüz dahi kalmadı…
Meclis’in kabul ettiği ve 7 Haziran 1995 tarihinden başlamak üzere uygulanacak “öğrenci affı”nı Cumhurbaşkanı Gül onayladı. Kanuna göre “Her ne sebeple olursa olsun okuldan atılanlar” bu aftan yararlanabilecekler. Daha önce başörtüsü yüzünden atılan bir öğrenci başörtüsü ile okumak isterse değil 4 imtihan hakkı 44 imtihan hakkı tanınsa ne değişir. O imtihana girmek için okulun kapısına dahi yaklaştırılmayacak. Yani af başörtülüler için bir anlam ifade etmiyor.
Bu yasak öyle hal aldı ki, yasakçılar pervasızca yasaklarını uyguluyor. İşte son günlerdeki birkaç yasak örneği… Yabancı öğrencilere Türkiye’deki başörtüsü meselesini anlatmak için Kadir Has Üniversitesi’ne davet edilen AKDER Başkan Yardımcısı Avukat Fatma Benli, başörtülü olduğu için toplantıya alınmak istemiyor. Daha iki gün önce kutlanan Cumhuriyet bayramında, Niğde’de törenlere sivil katılımı temsil etme gayesiyle katılan üç bayan araç sürücüsü sırf başörtülü oldukları için tören alanından çıkarılıyor. Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde, bir sporcu cumhuriyet koşusu gibi tamamen sivil katılıma açık bir yarışmada aldığı derece sırf başörtülü olduğu için verilmiyor…
Ancak sesini çıkaranlarda var.
Türkiye’nin birçok ilinde yasağın insan haklarına aykırı olduğunu düşünerek inanç özgürlüğü platformları kuranlar, her haftasonu eylemlerine devam ediyorlar. Bu kanunsuz yasak kalkıncaya kadar da devam ettireceklerini her hafta vurguluyorlar. Kocaeli’nde 185. Ankara’da 145, Van’da 113 haftadır yasağın kalkması için mücadele veriyorlar.
Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararının açıklamasından sonra bir araya gelen Ankara Sivil Toplum Platformu (ASTP) da “söz bitti sıra eylemde” diyerek adım attı. Ankara’da bulunan 80’in üzerinde sivil toplum örgütü, cumhuriyet bayramının kutlandığı gün bir araya gelerek yasağın kalkması için “demokratik tepkileri”ni göstermek amacıyla eylem planı üzerinde çalıştılar ve bir dizi eylem kararı aldılar. Bu eylemleri önümüzdeki günlerde gerçekleştirecekler.
ASTP Mustafa Kır, toplantının açılışında yaptığı konuşmada söylediği “Artık sözün bittiği noktadayız. Artık söz bitecek, eylem başlayacak. Bu yasak ya kalkacak ya kalkacak” cümlesi kararlılıklarını gösteriyor. Kır, Meclis’e de bir çağrıda bulunuyor: “Milletin temsilcileri bu hukuk gaspına sessiz kalamaz. TBMM’nin sayın üyeleri gerekli hukukî düzenlemeleri yaparak milletten aldıkları emanete sahip çıktıklarını ya göstermeli, ya da milletten aldıkları emaneti sahibine teslim etmelidir…”
Bu girişim yasağın kaldırılması konusunda belki suspus oturanlara, ellerini kollarını kaldırmayanlara bir ders olur da onlarda harekete geçerler… Son iki karardan sonra anlaşıldı ki, bu mesele ancak sivil bir anayasa ile çözülecek. Kararlılık ve irade olursa tabi…
02.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|