12 Eylül ihtilâlinin ürünü olan 1982 anayasası ile ilgili tartışmalar iyice kızışıyor. Özellikle Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ile Mahkemenin raportörü Doç. Dr. Osman Can’ın beyanatları üzerine tartışmalar yapılıyor.
Bu konudaki görüşlerimize geçmeden önce 1982 anayasasının yapılan referandumla kabul edilmesinin yıl dönümünde yazdığımız (7 Kasım 2008) yazıda bahsettiğimiz “Bu anayasa bir yama daha kaldırmaz. Değiştirmekle olmaz. Yenisini yapmak lâzım. Bu anayasa ile bir dakika bile kaybedecek zamanımız kalmadı. Bu defa göstere göstere HAYIR! 7 Kasım’da sandık başına” diyerek başlatılan bir kampanyanın sonucunu aktararak başlayalım.
1982 Anayasası için referandumun hangi şartlarda yapıldığını ve sonucun nasıl çıktığını hepimiz biliyoruz. Halkın yüzde 90’ından fazlası bu anayasaya “evet” derken, (Yeni Asya o zaman da ‘hayır’ demişti) aynı zamanda Evren’i de cumhurbaşkanı yapmıştı.
Genç Siviller’in başlattığı kampanya çerçevesinde başta, Ankara, İstanbul, İzmir olmak üzere Türkiye’de 42 merkezde ve yurtdışında, Paris, Brüksel, Berlin, Stockholm, Londra gibi şehirlerin şehir meydanlarında kurulan sandıklarda 108 bin 749 kişi oy kullanmış. En büyük anketlerin bile 2-3 bin kişiyle yapıldığı düşünüldüğünde, büyük bir kamuoyu anketi niteliğindeki bu oylamada çıkan sonuçlar da çarpıcı. Sandığa oy atanların yüzde 99,2’si (toplam 107 bin 879) bu anayasanın değişmesi için oy atarken, sadece yüzde 0.8’i (toplam 794 kişi) bu anayasadan memnuniyetini iletmiş. Bir başka ifadeyle 109 bin kişiden 107 bin’i 82 anayasasına “HAYIR” oyu kullanmış.
Bu sonuçlara göre yeni anayasayı yapacak olan Meclis’in harekete geçmesi gerekiyor.
* * *
Yazının başında da söylediğimiz gibi Haşim Kılıç ve Osman Can’ın Bilkent Üniversitesindeki “Anayasalardaki Değiştirilemez İlkeler” konulu bir sempozyumda yaptıkları konuşmalardan sonra mevcut anayasa ile ilgili farklı bir tartışma başladı. Ne dediklerini tekrar bir hatırlayalım. Can, anayasa değiştirildiği zaman değiştirilemez maddelerine dokunmanın kaçınılmaz olacağını ifade ederek, “Çünkü her bir anayasa değişikliği o anayasaya aykırıdır, her bir yasa değişikliği o yasaya aykırıdır, ama aykırı olduğu unsuru çıkarır atar” derken, Türkiye’deki Anayasa Mahkemesi’nin demokratik meşrûiyet sorunu olduğunu söylemiş.
Asıl üzerinde düşünülmesi gereken konuşma da Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç’tan gelmiş. “Anayasalardaki değiştirilemez ilkeler” konusunu gelecek yıl Nisan ayında Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıl dönümünde tartışmayı düşündüğünü ifade etmiş. Peşinden, “Ancak bu konuda ne kadar cesaretli olabilirim, o konuda biraz endişeliyim” demiş mahkeme başkanı. Peki, konuşsa ne olur? “İma ettiğinde neler olduğu görüldü, bir de söylese ne olacak?” diye düşünmeden edemiyoruz. Cesaret ve endişe arasına sıkışılmış görünüyor.
Bildiğiniz gibi mevcut anayasada ilk üç maddeden sonra gelen dördüncü madde de ilk üç maddenin “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemeyeceği”ni söylüyor. Birinci madde devlet şeklinin cumhuriyet olduğunu, ikinci madde Cumhuriyet’in niteliklerini sıralıyor. Üçüncü madde dil, bayrak, İstiklâl Marşı ve başşehrin Ankara olduğunu söylüyor. İşte bu maddeleri bırakın değiştirmeyi, değiştirilmesi teklif dahi edilemiyor.
Peki tartışılan nedir? Veya başkanın çekindiği konu nedir? Kimse bayrağı, dili, başşehrin Ankara olmasını, İstiklâl Marşını tartışmıyor. Mesele yıllardır Türkiye’nin önünde duran laiklik meselesinde düğümleniyor. Laikliğin evrensel değerlere göre tanımı yapılmadığı için herkesin yorumu farklı oluyor. Pek çok mesele geliyor “laiklik” konusuna dayanıyor.
Şimdi gelinen noktada CHP ve MHP bu tartışmalarda hemen saflarını belirledi. İktidar kanadından bir açıklama gelmedi. CHP’nin yetkilileri “Bunlar başka cumhuriyet arayışlarıdır” derken, MHP’li yetkililer de mahkeme başkanının bu tartışmalara girmesini “esefle karşıladığı”nı açıkladı. Acaba Kılıç’ın “çekindiği” bunlar mı? Dahası, 5-6 ay sonra konuşacağını söyledi, bir de konuşsa…
Mevcut anayasa konusunda özgürce tartışma yapılamadığı ve milletin de yeni bir anayasa istediği gerçeği ortada dururken, artık sivil bir anayasaya yapmanın zamanı gelmedi mi?
14.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|