Böyle bir başlığı gördüğünüzde hangi konudan bahsedeceğimizi anlamış olmalısınız. 29 Mart 2009 tarihinde yapılacak mahallî seçimler yaklaştıkça özellikle Güneydoğu’da AKP-DTP arasındaki gerginliğin arttığını görüyoruz. Anayasa Mahkemesinde kapatma dâvâsının sonuna yaklaşan DTP’nin ne yapmak istediği tartışılıyor.
ABD Başkanlığına demokrat aday Barack Obama’nın seçilmesinin ardından gündemimiz değişmiş gibi görünse de özellikle hafta sonları yaklaştıkça gündemin tekrar bu gerginliğe dönmeyeceğini kimse garanti edemiyor. Birkaç haftadır hafta sonlarını Doğu ve Güneydoğu’daki illerde geçiren Başbakan Tayyip Erdoğan yarın da Erzurum’da olacak.
Bu gerginliği çıkaran bir takım sebepler var. Birincisi o bölgelerde geçtiğimiz genel seçimlerde bu iki parti yarıştı. Muhtemeldir ki, mahallî seçimlerde de öyle olacak.
Aslında işin bu noktaya geleceği tahmin edilebilirdi. Çünkü AKP daha 22 Temmuz seçimlerinin hemen ardından DTP’yi “yok” farz etti. Erdoğan DTP’liler konuşurken Meclis genel kurulundan çıktı. Son günlerde de bu partinin ismini dahi ağzına almayarak “malûm parti” diyor.
* * *
Erdoğan’ın Van’a yapacağı ziyaret öncesinde Van Milletvekili Özdal Üçer’in Erdoğan’ın bu ziyaretini Ariel Şaron’un El-Aksa’yı ziyaretine benzeterek, “Böyle bir atmosferde adeta seferberlik ruhuyla bölgeye gelişi Ariel Şaron’un El Aksa’yı ziyaretine benzemektedir” demesi kabul edilebilir bir düşünce değildir. Böyle bir mukayese yapması vahim bir hata oldu. Çünkü Erdoğan bu ülkenin demokratik usullerle seçilmiş bir başbakanıdır.
Diğer yandan çocukların polislere taş atılmasında ön planda tutulmasına DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın “onlar çocuk şeker de toplar taş da atar” anlamına gelecek sözlerinin izahı da mümkün değildir.
Bunun karşılığında başbakan Erdoğan’ın “Ülke çatışma ortamına mı sürüklenmek isteniyor? Vatandaşlara ne tavsiye ediyorsunuz?” sorusuna “Ben vatandaşlarıma özellikle sabrı tavsiye ederim. Fakat tabiî bu sabır nereye kadar olacak? Bunun da endişesi içindeyim. Eğer siz vatandaşın mağazasının camlarını indirirseniz, hayatına kastederseniz, hayatına kastettiğiniz vatandaş kalkıp da eğer elinde böyle bir tedbiri, (bir vatandaş bombalı tüfekle kendini savunmuştu/MK) böyle bir imkânı varsa o da kendisini savunma yoluna gidecektir” şeklinde cevap vermesi de hatalıdır.
Öte yandan yine Erdoğan’ın “Tek bayrağa, tek vatana karşı çıkanın Türkiye’de yeri yok. Buyursun istediği yere gitsin” sözleri de çokça tartışıldı. Fikrini beğenmediğin kişileri ülkeyi terk etmeye çağırmak yanlış olmuştur. Bunu başbakan söyleyince de hepten yanlış olmuştur. Bu vatandan kimsenin kimseyi kovmaya hakkı yoktur.
* * *
Sorunları demokratik zeminlerde konuşmak varken, gerginliği arttırıcı söz ve davranışların çözüm olmadığı artık görülmelidir. Zira, demokrasinin kalbi niteliğindeki Meclis’te son günlerde yaşanan tartışmalar da hep bu gerginliğin meydana getirdiği sonuçlardır. DTP ve AKP’li milletvekilleri bir araya gelip yiyecekleri yemeği dahi iptal etmişlerdir.
Türkiye gün geçtikçe gerilimli bir sürecin içine itiliyor. Buna önce bu iki partinin yetkililerinin dikkat etmesi gerekiyor. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in “Bir bütün olarak halkın yanında olduğumuzu göstermek için gelin hükümet-muhalefet el ele Güneydoğu’ya gidelim. Bu herkese büyük moral verecektir” çağrısına muhalefetten şu ana cevap gelmedi.
Bu aşamada herkes dikkat etmeli, oyunlara alet olmamalı. Daha seçimlere 5 ay var ve böyle gerginlikler daha büyük olaylara meydan verilebilir. Sorunları demokrasi içinde çözmeyi artık öğrenmemiz lâzım.
Şu da asla unutulmamalıdır: Sorunlar şiddet yoluyla çözülmez, aksine içinden çıkılmaz hale gelir. Bu yüzden de demokratik tavırdan asla taviz verilmemelidir.
08.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|