Geçenlerde Mısırlı arkadaşlarla küresel krizi tartışıyorduk. Konu döndü, dolaştı, “Küresel kriz, Mısır’ı etkilemeyecektir” açıklamasına geldi. Siyasî çevrelerce yapılan bu açıklamaya Mısırlıların çoğunun tepkisi, “Doğru, etkilemeyecek. Çünkü biz zaten hep krizdeyiz” şeklinde oldu.
Yalnız gitseniz bile, içinde kendinizi yalnız hissetmeyeceğiniz kahveleri, ülkenin köylerinden, güneyinden, yahut farklı beldelerinden gelenlerin “Mısır” deyip yücelttiği ve medeniyetlerin geçiş noktası olan Kahire’ye şüphesiz kriz kelimesi hiç yakışmıyordu. Kendimce gördüklerim, bundan ibaretti. Zira inkâr edilemeyen krizin Mısır’da da her yerde kol gezdiği aşikârdı. Yaklaşık 2-3 hafta önce, 4 ay süren yaz tatilimden Mısır’a döndüğümde, fiyatlardaki artış beni çok şaşırtmıştı. İlk geldiğimde Türkiye’den getirdiğim, fakat son 1-1,5 yıldır burada da satılmaya başlanan Türk peynirinin bir kutusunda yüzde 100’den fazlaya denk gelen artış, krizin ne boyutta olduğunu gösteriyordu. Mısır’ı etkilemediği varsayılan kriz tabiî...
Fakat işin derinine inildiği zaman, en çok fiyat artışının ithal ürünlerde olduğu gözlemleniyordu. Belki evet, dışarıda karnınızı doyurmak eskisi kadar uygun ücrete mümkün değildi, ama yine de Türkiye’den kat kat uygundu. Ama eğer ithal bir mamul almaya kalkarsanız, alış veriş faturasındaki hatırı sayılır yükseliş, dikkatleri çekmeye değer…
Buradaki enteresan mevzulardan biri de, dünya çapındaki hemen hemen her markanın, Mısır’da üretilenin oldukça ucuz olması. Ama marketlerde aynı markanın ithal olanını da bulabiliyorsunuz. Kesinlikle taklit olmayan bu ürünlerde, fiyat farkı bazen 5-6 katını bulabiliyor. Özellikle gıda ve kozmetikte görülen bu fark, bazı ürünlerde ciddî anlamda kalite farkı olduğundan, özellikle yabancıları ithal olanını tercih etmeye zorluyor.
Bütün bunların yanı sıra, Mısır’da her yerde kendini belli eden sınıf farkı, bu krizle de açığa çıkmış durumda. Bazı insanları bu kriz hiç etkilemezken, 5 adet ekmeğe 25 kuruştan (Türk Lirasıyla) az ücret vermekte olanlar, şimdi bunu nasıl tedarik edeceklerini düşünmekteler. Tabiî ülkede ekmek politikasının olmaması, beraberinde her yerde farklı kalite, değer ve gramajla üretilmiş ekmekler çıkarıyor karşınıza. Bu da ortaya fakir ekmeği, zengin ekmeği, az da olsa mevcut olan orta sınıf ekmeği gibi ürünler çıkarıyor.
Bunlar olup biterken, birkaç ay önce tercüme edip gazeteye göndermeyi planladığım, fakat zaman kıtlığından dolayı gönderemediğim bir yazı geldi aklıma. NY Times’da “Kahire’den Mektup” isimli makalesiyle Thomas L. Friedman, hem gelmesi yakın küresel krize, hem de o esnada Mısır’da buğday ve yakıt fiyatlarının artışına dair olup biten krize değinmiş, güzel bir durum değerlendirmesi yapmıştı. Yazısını bitirirken, o zamanki mevcut (ve Mısır’ın yakasını bırakacağa pek benzemeyen) krizin Mısır’a olan etkisini, “İyi haber: Birçok Mısırlı artık bir Amerikalı gibi hayat sürebiliyor. Kötü haber: Bundan daha fazla Mısırlı artık bir Mısırlı gibi bile hayat süremiyor. Bu ne onlar için, ne de bizim için iyi bir gelişme” diye özetleyen Friedman’ın oldukça yerinde bir tesbit yaptığını düşünüyorum. Artık Mısır’da hayat, herkes için “maliş” * denip geçiştirilemeyecek kadar zorlaşmaya başlıyor….
* “Üzülme, boşver, aldırma, birşey olmaz” gibi mânâlara gelebilen, Mısırlıların her cümlede ve durumda, çoğu zaman yabancıları sinirlendirecek sıklıkta kullandıkları bir kelime.
04.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|