Yaklaşık üç sene önce “terörle mücadele” için yapılan ve Başbakanlık bünyesinde müstakil bir birimin teşkili projesiyle sonuçlanan çalışmaları takip ederken, değerlendirmelerimizi bu köşede şöyle yansıtmıştık:
***
Terör için ayrı bir birim teşkiline karşı çıkan hükümet, onun yerine Terörle Mücadele Kurulunu devreye soktu ve bu kurul da MGK’nın direktifleri çerçevesinde (hazırlanan) planı yürürlüğe koydu. Dolayısıyla, sonuç değişmemiş oldu. Erdoğan’ın eylem planına attığı imza, bize dokuz buçuk yıl önce Erbakan’ın MGK Kriz Yönetmeliğine verdiği onayı hatırlatıyor.
O onaydan sonra 28 Şubat hızlanmıştı.
Dileriz, tarih yine tekerrür etmez... (3.3.2006)
***
Bir başka endişe verici gelişme, Başbakanlık bünyesinde bir Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü kurulmakta olduğuna ilişkin haber. (Hürriyet, 8.3.2006) Hatırlanacağı gibi, “terörle mücadelenin koordinasyonu” için böyle bir birimin oluşturulması da askerin taleplerinden biriydi.
Hükümet başından beri bu talebe soğuk baktığı görüntüsü verdi, ancak ilerleyen süreçte, yıllardır toplanmayan Terörle Mücadele Yüksek Kurulunu dirilterek bu isteği karşılama yoluna gitti. Ama görünen o ki, adım adım yine askerin dediğine geliniyor. Üstelik daha kuşatıcı bir sistem kuruluyor... (11.3.2006)
***
Başbakan, değişiklik taleplerinin asker tarafından reddedildiği, ama uygulanması hükümete havale edilen bu belgeye (Millî Güvenlik Siyaset Belgesi), içeriğindeki bilumum yanlışlarla birlikte “evet” demek suretiyle, davulu sırtında taşımaya devam ederken tokmağı kendi rızasıyla başkasına teslim etmiş olmuyor mu?
Anlaşılan o ki, Başbakan bilerek, isteyerek bu tercihi yaptı ve bundan dolayı herhangi bir rahatsızlık duymadığı görülüyor. Nitekim yine askerin ısrarlı talebiyle toplanan Terörle Mücadele Yüksek Kurulunun kabul ettiği 120 maddelik eylem planının icrasıyla MGK Genel Sekreterliği bünyesindeki Seferberlik ve Savaş Hazırlıkları Planlama Dairesi İç Güvenlik Grubunu görevlendiren imzayı da hiç tereddütsüz atıyor.
Bu durumda, Terörle Mücadele Eylem Planını uygulama adı altında, askerin AB sürecinde nisbeten kaybetmiş göründüğü mevzileri tekrar geri alması sonucunu verecek gelişmelerin hızlanması sürpriz olmaz. (...) Bakalım, eylem planındaki—terörle ilgili veya ilgisiz—120 madde uygulamaya konuldukça nelerle karşılaşacağız? Erbakan’ın MGK Kriz Yönetmeliğini imzalamasını takiben 28 Şubat hız kazanmıştı. Erdoğan’ın imzası da başımıza iş açmasın! (22.3.2006)
***
Birçok şeyin temelini oluşturan demokratik dengelere bakacak olursak, AB reformlarıyla nisbeten düzelen dengelerin, hükümetin gizli anayasaya ve askerî bürokrasinin hazırladığı “terörle mücadele eylem planı”na “evet” demesinden sonra sür’atle bozulmaya yüz tuttuğu gözleniyor. Şemdinli olayında, işe adı karışan generallerin yargılanması beklenirken faturanın sivil kanada çıkarılması ve hükümetin ilk olarak, askeri rahatsız eden açıklamalarıyla gündeme gelen Emniyet İstihbaratının başındaki ismi feda etmesi bunu gösteriyor. (31.3.2006)
***
Bunları aktardıktan sonra bugüne gelirsek:
2008 Kasım’ında geldiğimiz noktada, o zaman Başbakanlık bünyesinde Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü kurma projesinin akim kaldığı ve bu defa İçişleri Bakanlığına bağlı bir Terörle Mücadele Koordinasyon Merkezi kurulmasının gündeme geldiği görülüyor. Bu projeyle ilgili olarak su yüzüne çıkmaya başlayan ayrıntılar ise, yeni kaygıları beraberinde getireceğe benziyor.
Ve işin bu cihetinin, başlı başına müstakil bir konu olarak ayrıca ele alınması icab ediyor.
04.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|