Anayasa Mahkemesi, başörtüsünü üniversitelerle sınırlı olarak serbest bırakma iddiasıyla Mecliste 411 oyla kabul edilen anayasa değişikliğini, anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti.
Karara muhalif kalan Başkan Haşim Kılıç ve üye Sacit Adalı, bu konuyu tartışmaya açtılar.
İşte Kılıç’ın bu hususla ilgili görüşleri:
“Sosyal ve siyasal yaşamın dinamizmine uyum sağlamak amacıyla anayasanın bütünlüğünü oluşturan normları değiştirmek suretiyle anayasal düzende dönüşümlere ve değişikliklere her zaman gidilebilir. Anayasal normlar arasında hiyerarşik bir ilişki kurulamaz. Anayasanın ikinci maddesindeki soyut niteliklerin somutlaştırılması diğer maddelerdeki düzenlemelerle mümkündür. İlkelere, bu somut düzenlemelerle anlam kazandırılarak bütünlük sağlanır. Bir başka anlatımla ilk üç maddenin dışındaki maddelerle değiştirilemez hükümlere dinamik bir yapı kazandırılarak siyasal yapının temel tercihlerinin meşruiyet temelleri güncelleştirilmiş olur. Değiştirilemez kurallar dinamik bir dönüşüme tâbi tutulmadığı takdirde tıkanan hukuksal yollar nedeniyle demokrasi dışı girişimlerin gündeme gelmesi kaçınılmazdır. (İptal yönündeki) Çoğunluk görüşü, anayasanın gelecek kuşakların sorunlarına cevap verme olanağını ortadan kaldırmakla, esasen kendisi değiştirilemez hükümleri işlevsiz hale getirmiştir.”
Kılıç, değiştirilemez maddelerde sayılan niteliklerin, anayasanın tüm maddeleriyle ilişkili kavramlar olduğunu ve iptale karar veren çoğunluk görüşündeki kurgudan hareket edilirse yapılabilecek her türlü anayasa değişikliğinin belirtilen niteliklerle ilgisi nedeniyle onları başkalaştırdığı, içini boşalttığı, işlevsiz kıldığı gibi hiçbir ölçüsü olmayan gerekçelerle Anayasa Mahkemesinin esas denetimine konu olacağını, bunun da halka ait kuruculuk ve egemenlik yetkisinin gözardı edilmesini sonuç verip siyasal işleyişi yargı vesayetine bağlayacağını belirtiyor.
Adalı da paralel bir yaklaşımla “Doğru olan, anayasanın kendini temel ilke değişikliklerine karşı korurken bunlar dışındaki tüm maddelerde değişime izin vererek hem ilkeleri, hem de bir bütün olarak kendini zamanın şartlarına uyarlayabilme yeteneğine sahip olabilmesidir” diyor ve “Demokratik, laik ve sosyal bir anayasa herşeyden önce bu dönüşümü zorunlu kıldığından, engelleme çabası anlamına gelen çoğunluk görüşünün anayasanın temel ilkeleriyle bağdaşması mümkün değildir” görüşünü dile getiriyor.
Aslında Kılıç ve Adalı’nın yaklaşımları da ilk üç maddenin “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez” olmasına yönelik bir eleştiri içermiyor, ama anayasanın diğer maddelerinde yapılacak değişikliklerin bunlara dayanılarak engellenmesine karşı çıkıyor ve böyle bir tavrı, toplumdaki değişimin getirdiği ihtiyaçlara cevap veremeyen bir “tutuculuk” olarak niteliyor.
Yetki aşımıyla anayasa değişikliklerini de esastan görüşüp iptal eden kararla aynı zamanda yetki gasbı yapılarak Meclise ait yetkinin üstlenildiği anlamında isabetli eleştiriler yöneltiyor.
Bu karşıoy gerekçeleri, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeleri tartışmaya açmaktan kaçınsalar da, olumlu bir aşamanın ifadesi. En azından, bunlara istinaden, diğer maddelerde yapılacak değişiklikleri engelleyen yaklaşımı tutarlı izahlarla çürütüyorlar.
Ancak Türkiye’nin gerçek anlamda önünün açılması için, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerin ve bu maddeler için konulan “koruyucu” kayıtların ciddî şekilde tartışılması lâzım. Demokrasi, hukuk, laiklik ve sosyal devlet ilkelerinin büyük çoğunluk tarafından benimsendiği bir ülkenin anayasasında bu tür kayıtların durması, o topluma hakarettir.
Sözü edilen değerler topluma mal olduysa, onları anayasa korumasında tutmaya gerek var mı?
30.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|