Ölümle tanışmamız geç değil, çok erken oldu. Önce bebekliğimi öldürdüm; yürüyüp, konuşmaya başlayınca. Sonra çocukluğum öldü, gençliğe adım atınca.
Sonra her anım “geçmiş” adıyla ölmeye başladı. Hatıralar arada gelip, zorlayıp gittiler. Çoğunu unutarak öldürdüm.
Ne aşklar vardı yüreğimde.
“Asla unutamam” dediğim isimler kazılıydı belleğimde.
Hepsini unuttum.
Şimdi yazmaya kalksam yoklar. Hayal meyal hatıralar da artık can çekişiyor.
Nice şairler öldü, ben büyürken. Nice şarkılar eskidi, yüz kez dinlerken, şimdi dinlemeye tahammülüm yok.
Şiirler can verdi ellerimde. Ezberlediğim kelimeler, tek tek silinip gittiler. İsimler, belki her gün tekrarladığım isimler…
Artık zorlasam da dilime gelmiyorlar, yoklar.
Nice kelimeler “Nefretim” diye geçti defterlerime.
Ve ölüm; kimleri, neleri alıp götürdü benden.
Gidenleri anamıyorum bile.
***
Birçok yaşanmışlığım ölü toprağın altında beklerken.
Her güne bir “Keşke” eklerken.
Gidenlerden, hiç haber alamamış ve gelenlerde durmadan gidiyorken.
Artık “keşkelerimi” “neyseye” döndürme vaktidir.
Ölüm doğumla beraber girmişken hayatıma, artık ertelemek değil, yaşamak anıdır.
Ve biliyorum…
Bir gün gelip gidenlere bende katılacağım.
Gidenlerin ellerinde anlarımın çetelesi, çentik atıyorlar her anı ömrüme. Ve bir ben kalmışım, gidişi hep ertelenen- hep erteletilen. Gidenler her an gideceğimi fısıldayıp gidiyorken.
Vakit tamam olunca, kimin hatırasına ekleyecek beni ecel.
Kimbilir.
29.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|