Eskiden asayişi ihlâl eden bir sağ–sol kutuplaşması vardı; bu, kanlı bir anarşiyi netice verdi.
Şimdi ise, ülkemizi çökertmeye yönelik bir Türk–Kürt kıştırtması var; bu da, kanlı bir terör meyvesini verdi.
Dünden bugüne tarafları kızıştırmaya yönelik olarak planlanan oyun aynı, kışkırtma senaryoları aynı, sahnelenen provokatif eylemlerde de çok büyük benzerlikler var.
Sadece oyunun aktristleri ile figüranları noktasında kısmî bazı değişiklikler var ki, o kadarlık bir kusur en âlâ senaryolarda da bulunabilir.
Ancak, bu durumun çok iyi farkında olunmalı. Tâ ki, bizler de bu kanlı oyunların âleti, yahut hissedarı durumuna düşmeyelim...
Aynı silâhı
iki taraf da kullanmış
1980 öncesinin anarşik olaylarında kullanılan silâhların balistik incelemesinde açıkça anlaşıldı ki, aynı silâhı aynı gün içinde hem sağcı, hem de solcu militanlar kullanmış.
Yani, gündüz vakti sağcı görünen bir anarşistin cinayet işinde kullandığı aynı silâhı, gece olduğunda ise bu kez solcu bir anarşist tarafından bir başka cinayet işinde kullanılmış.
Bu da gösteriyor ki, o kanlı anarşik olaylar belli bir odak tarafından sevk ve idare edilmiş.
İşte, şimdi de Kırıkkale'de üretilen bazı silâhların PKK'lılar tarafından kullanıldığı iddia ediliyor ki, Silivri'de görülen Ergenekon dâvâsı adâlet terazisinde netlik kazandığı takdirde, bu mesele de açıklığa kavuşmuş olacak.
Aktif rolde görünenler
İP Genel Başkanı Perinçek, Ergenekon dâvâsının en flaş isimlerinden biridir. Emekli tuğgeneral Veli Küçük de öyle...
Perinçek'in yıllar önce PKK'nın Bekaa'daki kamplarına giderek silâlı militanları teftiş ettiği ve örgüt lideri Öcalan'la samimi pozlar verdiği inkâr edilmez bir gerçek. Bunun açık delillerini her tarafta görmek, bulmak mümkün.
Öte yandan, Veli Küçük'ün de aynı terör örgütünün lider kadrosuyla gizlice görüştüğüne dair yeni bir itiraf ve ifşaat furyası başladı ki, tekzip edilecek gibi değil.
Uzun zamandır ulusalcı ve de yaman Atatürkçü geçinen bu her iki şahıs da, şu an Ergenekon dâvâsının zanlısı durumunda.
Derken, son günlerde bir başka zanlı daha gözaltına alındı. İsmi, Merdan Yanardağ.
Kanaltürk'ün eski sahibi, ulusalcı ve halen tutuklu bulunan Tuncay Özkan'ın "sağ kolu" olarak bilinen Yanardağ, aynı televizyon kanalında uzun süre yayınlanan "5. Boyut" programının da yöneticisi ve sunucusuydu.
Aynı Yanardağ, meğerse PKK'nın yayın organı damgasını yiyen ve aynı gerekçeyle defalarca mahkemelik olan Özgür Gündem isimli gazetede vaktiyle (1991–92) yazıişleri müdürlüğü görevini yürütmüş.
Yani, 1990'larda PKK yandaşlarıyla birlikte çalışan, onların yayın organında en aktif görevlerde bulunan bu şahıs, 2000'li yıllarda ise, çarpıcı şekilde kulvar değiştirmiş ve bu kez ulusalcı Türkçülerin yanında ve yayın mutfağında görev almış.
Evet, şu an Ergenekon soruşturması çerçevesinde gözaltına alınan Yanardağ, yıllar önce bir kanlı mücadelenin içinde olan Kürtçülerle birlikte iken, şimdi de aynı kanlı boğuşmadan parsa toplayan Türkçülerin kulvarında görünüyor.
Bu çarpıcı gelişmenin bir de artıları var. Şöyle ki...
BİRİNCİSİ: Eski Kanaltürk tv'de çalışan Yanardağ, Kasım 2007'deki bir programına araştırmacı–yazar Erdoğan Aydın'ı çıkartarak, onunla uzun ve samimane bir söyleşi yaptı.
Meğerse bu şahıs da, vaktiyle—tıpkı kendisi gibi—PKK yanlısı Ö. Gündem gazetesinde çalışmış, yazılar yazmış, vs...
Aleviliği savunur görünerek Müslümanlara hakaret eden (1997) ve bu sebeple mahkemece suçlu bulunan Erdoğan Aydın, daha sonra Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladı. Ancak, 23 Ekim 2007'de yine PKK yanlısı Roj tv'de yayınlanan bir programa katıldığı gerekçesiyle bu gazeteden atıldı.
İşte, Kanaltürk'ün etkin ismi Yanardağ da, bu gelişmeden sonra onu programına dâvet ederek uzun uzun konuşturmuş. Hatta öyle ki, konuşmasında evrim teorisi karşıtlarına bile verip veriştirmekten alamamış kendini.
İKİNCİSİ: Merdan Yanardağ, ulusalcı kesimin içinde görünmesine rağmen, vaktiyle "düşman kampın yayın organı" Ö. Gündem'in hem de üst düzey yönetiminde çalışmış olmasını yadırgayanlara karşı derhal harekete geçmiş ve (Mayıs 2007) "kanalturk.com" web sitesinden onlara şu cevabı vermişti: "Yaklaşık bir yıl çalıştığım Gündem gazetesini örnek göstererek beni yıpratmaya çalışıyorlar. Gündem, yasalar çerçevesinde çıkan; bütün eksikliklerine karşın barış ve kardeşlik ilkelerini savunan ve bu yönde yayın yapan bir gazeteydi. Gündem, profesyonel üslupla çıkarılan, profesyonel gazetecilerin çalıştığı ve çalışanların mesleklerini uluslararası gazetecilik ilkelerine göre yürüttüğü bir yayın organıydı. Örneğin, Mehmet Ocaktan da Gündem’in o dönemdeki görsel yönetmeniydi."
29.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|