Yaklaşık dört yıl önce, 36. yılımıza girerken okurlarımıza, Yeni Asya’nın 21 Şubat 1970’te çıkan ilk sayısının tıpkıbasımını hediye etmiştik. Okurlarımızın çoğunun hâlâ muhafaza ettiğine inandığımız bu tarihî sayının bir özelliği de altı sayfadan ibaret olmasıydı.
Sonraki yıllarda bu sayı, zaman içinde şartlara göre arttı. Sekiz sayfa oldu, on ikiye çıktı, on altıyı buldu, hattâ ara ara yirmiye çıktığımız oldu.
Nitekim ilk külliyat hamlesini gerçekleştirdiğimiz 1994 yılında gazeteyi de, 15 Aralık 1993’ten itibaren on ikiden on altı sayfaya çıkarmış ve bir sonraki hedefimiz olarak yirmi sayfayı telâffuz etmeye başlamıştık.
Ama ne yazık ki, aynı yıl patlak veren ekonomik kriz hem külliyat hamlemizi baltaladı, hem de önce 1 Aralık 1994’te on altıdan on ikiye, sonra da sekize inmemizi netice verdi.
Tam da 27. hizmet yılımıza gireceğimiz günün arefesinde, 20 Şubat 1996’da sekiz sayfaya düştük. Ama sonra toparlandık ve tekrar on iki sayfaya çıkabilme gücünü 17 Ekim 1997’de yeniden yakaladık.
Derken, 9 Ekim 2003’den itibaren yine on altı sayfa olduk. Zaman zaman yirmiye çıktık ve on altı sayfalı bu dönem geçtiğimiz Cumartesi’ye tekabül eden 25 Ekim 2008’e kadar devam etti. Bu tarihte bir kez daha on iki sayfaya indik.
İnişli çıkışlı bir seyri ortaya koyan bu bilgiler, aynı zamanda Yeni Asya’nın serencamına da ışık tutan istatistikî veriler niteliğinde.
Ve şimdi yine bir daralma sürecini yaşıyoruz.
Ama bu noktada şu hatırlatmayı yapmayı gerekli görüyoruz.
Sayfa sayısı elbette ki önemli. Ama tek başına bir ölçü değil. Hele sayfalarca çıkan, ama içi boş yığınla gazeteye bakıldığında bu gerçek çok daha iyi görülebiliyor.
“Lahana yaprağı kadar da olsa fikirlerimizi ifade edebileceğimiz bir gazetemiz olmalı” özlemiyle kurulan Yeni Asya, altı sayfayken de, sekiz sayfaya düştüğü günlerde de, tavizsiz istikrar çizgisinde ses getiren manşetler atıp ses getiren yayınlar yapmaktan geri durmadı. İnşaallah yine geri durmayacak.
Yaşadığımız sıkıntılı süreçten bir an önce çıkmak için kavlî ve fiilî duaların artması dileğiyle.
***
Hollanda’dan bir mektup
Hollanda’dan Fatih Yeşiltepe, bir süre önce gönderdiği mail mesajı ile, gazeteyi internetten takip ettiğini, ama kâğıda basılmış haliyle de okumak istediğini ifade edip, abone olma talebini bildirmişti. Talebi işleme konulup yerine getirildikten ve gazete eline geçmeye başladıktan sonraki hissiyatını da, Abone ve Dağıtım Servisimize gönderdiği mesajla şöyle dile getirmiş:
“Uzun zamandır ayrı kaldığı ailesine kavuşmuş birisi gibi oldum gazeteyi alınca. Yaptığınız bu iyilik için Allah cümlenizden razı olsun.
“Gazetenin ilk geldiği gün sanki sevgiliye kavuşma anındaki gibi kalbim heyecanla atıyordu. İnternette okumuş olduğum halde gazeteyi kâğıda basılmış haliyle üç kere daha okudum. Özlem giderircesine sarıldım.
“Buralarda yalnız başına olunca insan, eğer cemaat gibi veya gazete gibi birşeyler olmazsa ne kadar kötü olduğunu anlatamam. Boşluğa düşer gibi oluyor. Böyle bir psikoloji içinde birşeylere sarılmak, birilerinin ellerinden tutması gibi birşeydi benim Yeni Asya’ya kavuşmam.
“Gazetem günlük olarak gelmeye başlayalı beri, saatlerce okuyorum ayrı bir özlemle. Daha buraya geleli beş ay oldu, fakat cemaate ve gazeteye özlem bir başka özlem. Yazılacak çok şey var, ama yazılamıyor, kelimelere dökmek çok zor. Bunu ancak yaşamak ve kalben istemek lâzım. O zaman daha iyi anlaşılıyor hayatında birşeylerin eksikliği ve özlemi.
“Üstadın dediği gibi her gün yemek yersin, su içersin, havayı solursun, nasıl usandırmazsa, Yeni Asya gibi bir gazete de her gün tekrarlanan bir ihtiyaç ve okudukça usandırmadığını anlıyorsunuz.
“Çalışmalarınızda başarılar dilerim. Allah yolumuzu açık, huzurlu ve daim eylesin. Hepimizi bu hizmette sebat gösterenlerden eylesin.”
27.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|