İnsanlar düşüncelerini kelimelerle ifade ederler ve terimlerle, kavramlarla diyaloglarını kurmaya çalışırlar. Düşüncelerini karşıdakine aktarabilmek için arada vasıta olan dilin ya da kelimenin her iki taraf için de ortak anlaşılır bir anlamı olmalıdır. Eğer kullanılan kelimeye/ kavrama/ terime farklı anlamlar yüklenmişse mütekellim makamındaki kişi ile muhatap makamındaki kişinin anlaşması elbette ki zordur hatta imkânsızdır.
Büyük semantik üstatlarından Hayakawa’nın tamamıyla katılmasam da büyük çapta doğruluğunu onayladığım şu sözünü öncelikle aktarmalıyım: “Haydi, terimlerimizi tarif edelim. Ta ki, hepimiz ne hakkında konuştuğumuzu bilelim.” Bu sözün eksikleri de var. Bir kavramı/ terimi tam tarif edemesek de o kavramı pekala kullanabiliriz. Sözgelimi bir golf oyuncusu, golf terimlerini tarif edemese bile pekâla golf oynayabilir. Golf aletlerini kullanabilir. Tabi bir de bunun karşıtı vardır. Onu da hatırlatmadan edemeyeceğim. Bir kişi, bir çok terimi, kavramı tarif edebiliyor diye o kavramın tatbikatını iyi yapıyor; uygulamasını mükemmel icra ediyor diyemeyiz. Velhasıl ı kelam kelimeler insanlara çok çile çektirebiliyor.
Ayrıca Üstad Bediüzzaman’ın “Bir sözü kim söylemiş, kime söylemiş niçin söylemiş ve ne makamda söylemiş?” sorularının cevabını belirlemeden mütekellimin sözünü yorumlamanın yanlışlara yol açacağı uyarısı da gözlerden uzak tutulamaz.
Söz gelimi müşahhas değil mücerret bir kavram olan “Sevgi”yi dillendirdiğimiz, yazdığımız zaman sevgi ile ilgili kanaatimizin kimler tarafından ne kadar doğru anlaşıldığı, benim hangi makamda kullandığım, karşıdakinin hangi makamda ve anlamda anladığı da önemli bir handikap. Birileri kalkıp da sevgi kavramının alt başlıklarından biri olan “Vatanseverlik”ten bahsettiğinde vatan sevgisinin samimiyetini sorgulama babında şöyle bir cümle kurmuş olsa acaba bu cümlelerin sahibini vatanı sevmemekle itham edebilir miyiz? “Vatan ve sevgi konusunda tekelciliğe gidenler var. Sanki hiç kimse onlar kadar vatanını sevemezmiş gibi.. Kimseler vatanı onlar kadar düşünmüyormuş gibi.. Bir takım vatanseverlik adına nutuk çekenlere dikkat edilmeli. Bir çok ihmal onların gözleri önünde oluyor. Birçok yanlışlık onlara her türlü imkân sağlandığı halde oluyor. Bir çok vs. vs.”
Şimdi bu tür cümlelerle vatansever geçinen bir kısım çevreyi sorgulayana “Kardeşim sen nasıl böyle sorgulama yaparsın? Vatan ve millet düşmanlarının ekmeğine yağ sürüyorsun böyle demekle. Yoksa sen onların tarafında mısın? Hani falanca falan büyük şahıslar da o kurumun içinden çıktılar.. Bir zamanlar o çevreye aidiyetleri vardı…” gibi tavırlarla müdahele etmek bize göre şapla şekeri karıştırmaktan başka bir şey değildir.
Önce kavramları sonra cümleleri doğru anlamda, doğru yer ve zamanda kullanmalıyız. Düşünün ki doğru bir davranış, güzel bir ahlakî hasene olan sözgelimi tevazu göstermeyi, alçakgönüllü olmayı eğer dozunda kullanmazsak ifrat veya tefrit sebebiyle zillete veya meskenete dönüştürmek de mümkün. Üstelik dozunda doğru olmakla beraber bunu tam yerinde ve zamanında yapmak gerekir. Sözgelimi bir komutanın kışlasında gösterdiği vakarı ve sert üslubu, evinde misafirlerine veya hane halkına karşı göstermesi; evindeki mülayemeti ve yumuşaklığı kışlada asker neferatına da göstermesi iki doğru kavramı yanlış yer ve zamanda kullanmadan dolayı heba etmesi demektir.
Sahi şimdi biz, vatan, bayrak, millet, laiklik, özgürlük, demokrasi, fikir özgürlüğü gibi kavramları kullandığımızda kimler ne anlama getiriyor bilen var mı?
23.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|