"Gerçekten" haber verir 25 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Ali FERŞADOĞLU

“Bâkî hakikatler, fanî şahsiyetlere bina edilmez”



Hakikat mesleğinde “halife, hoca, efendi, ağa, lider” gibi hiyerarşik makamlara yer verilmez. Nur dairesi içinde olanlar, allâme, yani dünya çapında âlim, mütefekkir ve müçtehid de olsa, Nur talebesidir. Ömrünün sonuna kadar da öyle kalır.

Zira, Risâle-i Nur’un hocası, yine Risâle-i Nur’dur. Çünkü, ekseriyet itibariyle kendi kendine ders verip, muallimlere ihtiyaç bırakmıyor. 1 Bediüzzaman bizzat kendisini örnek göstererek ortaya koyar:

“Ben, size nisbeten kardeşim; mürşidlik haddim değil. Üstad da değilim, belki ders arkadaşıyım... Tesanüdümüzden hâsıl olan bir şahs-ı mânevînin fevkalâde ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı, bize kâfîdir.” 2

Öte yandan Bediüzzaman, “şahıs ve şahs-ı mânevî” üzerinde öylesine hassasiyetle durur ki, ehl-i iman ve bilhassa Nur talebelerinin kendisine izafe ettikleri “en büyük müçtehid, en büyük müceddid” gibi sıfatları, “Hakkım ve haddim değildir ki, ben o kudsî işârete medar olayım” 3 diye reddeder. Ancak, o sıfatları inkâr etmez; Risâle-i Nur’a verir:

“Gördüğünüz meziyetler benim değil, Risâle-i Nur’undur. O da Kur’ân-ı Hakîmin bir hakikatinin bir tefsiridir. Ve her asırda dine ve imana tam hizmet eden müceddidler geldikleri gibi, bu acip ve komitecilik ve şahs-ı mânevî-i dalâletin tecavüzü zamanında bir şahs-ı mânevî müceddid olmak lâzım gelir. Eski zamana benzemez. Şahıs ne kadar da harika olsa, şahs-ı mânevîye karşı mağlûp olmak kabildir. Risâle-i Nur’un o cihette bir nev’î müceddid olması kaviyyen muhtemel olduğundan, o sıfatlar-hâşâ-benim haddim değil; belki mükerrer yazdığım gibi, benim hayatım Risâle-i Nur’a bir nev’î çekirdek olabilir. Kur’ân’ın feyziyle, Cenâb-ı Hakkın ihsanıyla o çekirdekten Risâle-i Nur’un meyvedar, kıymettar bir ağaç hükmüne icad-ı İlâhî ile geçmesidir. Ben bir çekirdektim, çürüdüm, gittim. Bütün kıymet Kur’ân-ı Hakîmin mânâsı ve hakikatli tefsiri olan Risâle-i Nur’a aittir.” 4

“Lillahilhamd, Risâleti’n-Nur bu asrı, belki gelen istikbâli tenvir edebilir bir mû’cize-i Kur’ân’iye olduğunu çok tecrübeler ve vakıalar ile körlere de göstermiş. Ona ait medh ü senânız (övgünüz) tam yerindedir. Fakat, bana verdiğinizden binden birine de kendimi lâyık göremem. Yalnız pek büyük bir nimeti ve muvaffakıyete sizin gibi hakikatli talebelerin iştirak ve sa’y ü gayretleriyle mazhariyetim noktasında, Risâle-i Nur hesabına, ebede kadar iftihar ederim.5

“Lezzetli üzüm salkımlarının hâsiyetleri, kuru çubuğunda aranılmaz. İşte ben de öyle bir kuru çubuk hükmündeyim... Sözler güzeldirler, hakikattirler; fakat benim değildirler; Kur’ân-ı Kerîm’in hakikatinden süzülmüş şuâlardır.”6

Üstad Bediüzzaman, eğer Risâle-i Nur’la ilgisini “kuru üzüm çubuğu” hükmünde tutarsa, acaba, bu Kur’ân dersi dairesinde olan allâme ve müçtehidler, kendilerini hangi konumda görebilirler?

Neden bu muazzam eserleri kendisine mal etmiyor? Kendi ifadelerinden takip edelim:

“Zaman, şahs-ı mânevî zamanı olduğu için, böyle büyük ve bâkî hakikatler, fâni ve âciz ve sukut edebilir şahsiyetlere bina edilmez.”7

“Eski zamana benzemez. Şahıs ne kadar da harika olsa, şahs-ı mânevîye karşı mağlûp olmak kabildir.”8

Dipnotlar:

1- Emirdağ Lâhikası-II, s. 198. 2- A.g.e., s. 65. 3- A.g.e., s. 238. 4- A.g.e., 376-378. 5- Kastamonu Lâhikası, s. 8. 6- Mektûbât, s. 358. 7- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 11. 8- Emirdağ Lâhikası, s. 377.

25.10.2008

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (24.10.2008) - Global kriz, Batı medeniyetinin çöküşünün ayak sesi mi?

  (23.10.2008) - Hakikat mesleğinde şahısların konumu

  (22.10.2008) - Nur mesleğinde şahs-ı mânevî, istişare esastır

  (20.10.2008) - Meşveret ve emir-komuta zinciri

  (19.10.2008) - ‘Kriz İlâhî ikaz’ desem, yine mahkemeye verilir miyim?

  (18.10.2008) - Risâle-i Nur aynı zamanda tefekkür mesleğidir

  (17.10.2008) - Şefkat duygusunu doğru kullanmalı

  (16.10.2008) - Şefkat mesleği

  (15.10.2008) - Acz, fakr mesleği

  (14.10.2008) - Risâle-i Nur: Acz, fakr, şefkat, tefekkür mesleği

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır