Bugüne kadar başörtüsünü bir türlü yasaklayamadıkları için uzaya gitme başarısını gösteremeyenler, Anayasa Mahkemesinin son kararıyla bu başarıya imza atacaklar. Çünkü bütün dünya ‘uzay’a giderken, bizimkiler hep ‘mürtecilerle, gericilerle’ uğraştıkları için uzaya gidememişlerdi. Bunca yıl sonra temel bir insan hakkı olan eğitim hakkını başı örtülü kız öğrencilere çok gören zihniyet, bundan sonra atılım üstüne atılım yapacak! Artık onların eteklerinden tutup, uzaya gitmesini engelleyen büyük bir sebep ortadan kalkmış oldu! İnanmayan bir iki ay sabretsin!
Aranızda “Lütfen ciddiyet!” diyenler olabilir. Bir yönüyle onlar da haklıdır, ancak alınan son kararı ciddiyetle tahlil etmek, üzerinde fikir yürütmek iyice zorlaştı. Gündüz vakti, etrafın karanlık olduğunu ve bu sebeple göremediğini iddia eden insanlara ne denilebilir ki? “Taktığın ve etrafını görmene engel olan gözlüğü çıkar at” demek de fayda vermiyor. Bu bakımdan işin mizahını yapmak belki de en iyisi...
Anayasa Mahkemesinin başörtüsü hakkında aldığı son karar, aslında yasakçıları da memnun etmedi. İlk bakışta, “Oh, iyi oldu” deseler de vicdanları bu kararı kabul etmiyor, edemez de. Bugün değilse yarın, geçmiş yıllarda cinayet işleyip sonra itiraflarda bulunanlar gibi onlar da önümüzdeki yıllarda bu milletten ve en başta da eğitim haklarını engelledikleri başörtülü öğrencilerden özür dilemek durumunda kalacaklar.
Hiç kimse, “Hayâl görüyorsun, artık başörtüsüne son nokta konuldu. Bundan sonra başörtülü öğrencilerin üniversiteye girmesi hayâl” demesin. Tarih, ‘hayâl’ denilen pek çok şeyin gerçekleştiğine şahittir.
Bir adım geriye giderek, AİHM’in “Leyla Şahin dâvâsı”nda verdiği kararı hatırlayalım. Kanunsuz yasağı savunanlar o zamanda “Başörtüsüne son nokta konuldu, bundan sonra bu konu gündeme gelemez. Her şey bitti” demişti. Demişti, ama hem hiç kimseyi iknâ edememişti, hem de başörtüsü yasağı Türkiye’nin gündemini meşgul etmeye devam etti. Anayasa Mahkemesinin aldığı bu karar da kesinlikle ‘son nokta’ değildir ve olamaz. İlk fırsatta bu yasak yine gündeme gelecek ve nihayetinde kalkacak, Türkiye hür ve demokrat olacaktır.
“Hayâli hakikat gösteriyorsun” itirazı da gelmesin. Çünkü başörtüsü yasağı artık sadece Türkiye’nin meselesi değil. Yarın bir gün bu konu Avrupa Birliği görüşmelerinde de gündeme gelecektir. Türkiye’yi idare edenler yurt dışına adım attıkları her defasında “Başörtüsü hâlâ yasak mı, ne zaman bu yasağa son vereceksiniz” diye sorulacaktır. Ki, zaten sorulmaya da başlamıştır...
Şunu hiç kimse unutmasın: ‘Yanlış’ın sonsuza kadar devam etmesi mümkün değildir. İşin bu noktalara gelmesinde elbette Türkiye’yi idare edenlerin kabahati vardır. Bu yasağın Anayasa değiştirilerek ortadan kaldırılamayacağını, daha net ve daha kolay idarî tedbirlerle yapılabileceğini herkes söyledi. Mesele, hükümetin iktidar gibi davranmasındadır. Cesaretle ve kararlılıkla... Yoksa, konu gündeme geldiğinde “Bedel ödemeye hazır değiliz” demekle bu işlerin olmayacağı baştan belliydi.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen bu yasak devam edemez. Çünkü mesele hükümet meselesi değil, bir insan hakkı meselesidir. Ve düne kadar başörtüsü yasağını kendilerine dert edinmeyen gruplar da artık bunu dert etmeye başlamıştır. Hadisenin bir demokrasi ve hak mücadelesi olduğu anlaşıldı. Türkiye, topyekûn demokratikleşmek durumunda. “Birimizin derdi, hepimizin derdi” diyenler çoğaldıkça bu yasaklar İnşaallah sona erecektir.
Hiç ümitsiz değiliz. Başörtülü öğrencilerimiz de ümitsiz olmasınlar. Dünya devi Amerika’yı yıkan ‘ah’lar, bizim yasakçılarımızı niçin yıkmasın?
Kanunsuz yasak, ‘çuval’a da, vicdanlara da sığmadı...
25.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|