Gerçek olmayan hadiseler için ‘şehir efsanesi’ tâbiri kullanılır. Bu ‘şehir efsaneleri’nden biri de, ekonomik hayatın ‘faiz’ olmadan sürüp gidemeyeceğidir. Bu iddiâya göre her iş sahibi mutlaka faiz almalı, vermeli ve faizle ayakta duran bankalarla içli-dışlı olmalı.
Nitekim, yıllardan beri yapılan propaganda sebebiyle ‘faiz aleyhinde’ konuşmak suç gibi algılandı. Bir iş adamının faiz aleyhinde konuşması en başta ‘mürteci’ olarak damgalanmasına sebep olurdu. Fakat kaderin garip bir cilvesi, değişen ekonomik ve sosyal şartlar, düne kadar faizi savunan uluslar arası ‘uzmanlar’ı bile faiz aleyhinde konuşmaya mecbur bıraktı. Amerika’da patlak veren ve bütün dünyayı etkileyen ‘finansal kriz’ de ‘Sen çalış ben yiyeyim’ anlayışının ve dolayısı ile faiz sisteminin bir neticesi değil mi?
Türkiye’nin önde gelen holdinglerinden Sanko Holding de faize karşı olduğunu ilân eden başarılı şirketlerden biri. Sanko Holding’in ortaya koyduğu başarı, zengin olmak için faiz belâsına bulaşmanın şart olmadığını gösteriyor.
Gaziantep merkezli Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, “Banka sahibi olmak istiyor musunuz?” sorusunu şöyle cevaplandırmış: “Banka düşünmedim. İnancıma ters. Faizi sevmiyorum. (...) Faizsiz bankacılık tarafında da bir şey yapmayı düşünmüyorum. Finansta büyümek planlarımız yok. Kredi kullanıyoruz. Boşta kalan paramızı bankaya da koyuyoruz. Burada da faiz var ama mecburiyet. İş olarak istemeyiz.” (Milliyet, 19 Ekim 2008)
Konukoğlu daha önce de benzer şekilde beyanlarda bulunmuş, faize bulaşmak istemediğini açıklamıştı. Bu istikrarlı duruşundan dolayı kendisini bir defa daha tebrik ediyor ve ‘faize bulaşmadan iş hayatında ayakta kalamayız’ diyenlere örnek olmasını diliyoruz.
Görüldüğü kadarıyla Sanko Holding, ‘zekât’ konusunda da hassas bir davranış sergiliyor. Geçmiş yıllardaki krizler sonrası da yaptığı yardımları azaltmak yerine çoğaltmayı tercih etmişler. Abdülkadir Konukoğlu’nun geçmişteki bir beyanı da şöyle: “Aslında bu konuları konuşmayı pek istemiyorum. Ama arkadaşlar örnek olması bakımından anlatmamı söylüyorlar. (...) Senede iki defa olmak üzere 18 bin (on sekiz bin) aileye gıda yardımı yapıyoruz. İlk ve orta öğrenimdeki öğrencilere kılık kıyafet, ayakkabı, des kitapları ve gereçleri yardımında bulunuyoruz. Herkes bizim kriz döneminde yardımı keseceğimizi sandı. Biz daha fazla verdik. İnanır mısınız biz bu yardımları yaptıkça işlerimiz daha çok büyüyor. Biz bunu bir borç olarak görüyoruz.” (Dünya g., 28-29 Eylül 2002)
Faize bulaşmadan da zengin olunabileceğini, hatta ve hatta ‘faize bulaşanlardan daha iyi zengin’ olunabileceğini dünya âleme gösteren böyle işadamlarının sayısının artması en büyük temennimiz.
“Faize bulaşmadan ticarî hayatta başarılı olunmaz” propagandasının temelsiz bir ‘şehir efsanesi’ olduğu ortaya çıkmıyor mu?
24.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|