Anayasa Mahkemesinin başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğini iptal kararı için yazdığı “gerekçe” daha çok tartışılacağa benziyor.
Bu karar tartışılırken bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor. Anayasada ve yasalarda şu anda başörtüsünü üniversitelerde yasaklayan bir hüküm bulunmuyor. Bu işin iki ciheti var. Birincisi, böyle bir yasak yoksa niye bu yasak fiilî olarak uygulanıyor? İkincisi de, böyle bir yasak yokken niye böyle bir değişikliğe gidildi?
* * *
Üniversitelerde kılık-kıyafetle ilgili şu anda yürürlükte olan ve 25 Ekim 1990 yılında eklenen madde de (YÖK Kanunu Ek 17. madde) aynen şöyle deniliyor: “Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile; yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir…” Kanun çıktığında Anayasa Mahkemesine iptali yönünde başvuru yapılmış, ancak mahkeme kanunu iptal etmemişti. Bu kanun çıktığında Mahkeme Başkanı olan Ahmet Necdet Sezer’ karşı oy yazısı ile maddenin iptal edilmeyişini eleştirmişlerdi. Bu kanun hâlâ yürürlükte ve başörtüsünü yasaklayan bir hüküm olmadığı gibi “serbest” olduğu ortada…
Gelelim Mahkeme tarafından iptal edilen madde değişikliklerine… Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği değişiklikle Anayasa’nın, “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. maddesinin son fıkrasına, “... ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında” ibaresi eklenmişti. Bu değişiklikle madde, “Devlet organları ve idarî makamları, bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır” haline gelmişti. Bu değişiklik iptal edildi. Peki mevcut madde nasıl? “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Görüleceği gibi burada da başörtüsünü yasaklayan bir hüküm yok.
Anayasa’nın, “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” başlıklı 42. maddesine ise “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yüksek öğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir” şeklinde yeni bir fıkra eklenmişti. Bu iptal edildi ancak mevcut maddede de başörtüsünü yasaklayan bir hüküm yok.
Bir kez daha tekrarlamakta fayda var. Görüleceği üzere ne kanunlarda ne de anayasada üniversitelerde başörtüsünü yasaklayan bir hüküm yok. Bir yasak yok, ama fiilî olarak uygulanıyor. Binlerce öğrenciyi mağdur etti. Okulların açılmasının üzerinden daha günler geçti. Başörtüsü ile okula gitmek isteyenler derslere alınmıyor. Birçoğu devamsızlıktan kalma noktasına geldi bile…
* * *
Peki yasak yokken yasağı kaldırma çabaları neyin nesiydi? Mecliste grubu bulunan üç parti kanunlarda ve anayasada yasak olmamasına rağmen yasağın uygulandığını ve daha açık ve seçik yazılırsa yasağının uygulanamayacağını düşünerek, iyi niyetli bir girişimde bulundular. Ancak yeni anayasa hazırlıkları içinde taslakta bu konuda bir düzenleme varken, niçin sadece bu iki madde ön plana çıkarıldı? Onu da bilmiyoruz. İki maddelik anayasa değişikliğinin Meclis’te kabul edilmesinin üzerinden 8 aydan fazla bir zaman geçti. Bu süre içinde Anayasanın tamamı değiştirilip mesele kökünden halledilebilirdi. Kaldı ki, Prof. Ergun Özbudun başkanlığındaki bilim heyetinin hazırladığı metinde bu konuda daha açık ve seçik yazılıydı. Ben baştan beri bunu anlamış değilim.
* * *
Özet olarak söylersek, anayasal çerçeve içerisinde bir şeyin “yasak” olabilmesi için gerekli hukukî bir dayanak olması lâzım. Ama öyle bir dayanak yok. Bu konuyla ilgili tek yasa maddesi YÖK Kanununun ek 17. maddesi ve “Yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir” hükmü var. Yani kanunlarda yasak, yok ama başörtüsüne yasak yıllardır uygulanıyor.
Şimdi gelinen noktada MHP, YÖK Kanununun bu 17. maddesinin de değiştirilmesini istemiş, AKP önce değiştirileceğini söylemiş, ancak Mahkemenin iptal kararından sonra bu değişikliğin yapılması gerektiğini düşünerek adeta ayak sürümüştü. İyi ki de ayak sürünmüş, iyi ki de değiştirilmemiş. Şimdi yasak kanunî bir hüviyet bile kazanabilirdi.
Şimdi yapılması gereken yeni anayasanın bir an önce raftan indirilerek Meclis’ten çıkarılmasıdır. Bu irade hiçbir siyasî mülâhaza gözetmeden, tamamen özgürlükler ve demokrasi penceresinden bakılarak, sivil toplum kuruluşları, parlamento dışı partilerden görüş alarak mutabakat içinde yapılmalıdır. Artık yeni anayasa şart olmuştur. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkileri yeniden düzenlensin” teklifi de bu çerçevede değerlendirilip, yeni tartışmalara meydan vermeden yeni anayasa da değerlendirilmesinde fayda vardır.
25.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|