Bunca müsbet gelişmeye, AB yolunda atılan adımlara rağmen, işkence iddiaları son bulmuyor. Daha doğrusu ‘fiilî işkence’ler önlenemiyor. Son bir ayda gündeme gelen iddialar bu konuda daha çok yol alınması gerektiğini ortaya koydu.
En başta ifade edelim ki; bir ‘insan’ı işkenceye maruz bırakmak ve hele bu yolla hayatına son vermek cinayetlerin en büyüğü olsa gerek. İnsan onur ve haysiyetine yakışmayan işkenceyi önlemek için ne yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır.
Yine ifade etmekte fayda var: İşkence, sadece bir kişi ya da kurumun problemi olarak görülmemelidir. Her zaman ve zeminde fırsat bulup insanlara işkence etmek isteyenler çıkabilir. Ayrıca, manevî işkenceleri de unutmamak lâzım.
Yapılması gereken şey, kimden ve kime karşı olursa olsun; ‘işkence’ye kökten ve temelden karşı çıkmak ve önlenmesine çalışmak olmalıdır. “Benim işkencecim iyidir” ya da “Oh, ‘onlar’a işkence yapılsın” anlayışı kadar yanlış bir anlayış ve yaklaşım olamaz.
Ayrıntıları önemli değil, ama son günlerde fiilî işkence sonrası bir ölüm gerçekleşti. Ölümle neticelenen işkence sonrasında bazı ‘yetkililer’in açığa alınmasıyla birlikte başka işkence iddiaları da gündeme geldi. ‘İşkenceci’lerin açığa alınması elbette çok önemli, ancak asıl önemli olan benzer hadiseler imkân vermemektir. Bunun bir yolu da ‘işkenceci’lerin kesinlikle korunmaması olmalıdır. İnanın, insan olan; bu haberleri okumaktan bile ıztırap duyar!
İşkence, ancak hızlı işleyen bir adalet sistemiyle önlenebilir. Hızlı işleyen adalet, işkencecilerin bir an önce cezalandırılması için de şart. Son yıllarda nispeten azalan işkence iddialarının, bir anda yeniden alevlenmesi ve neticede işkence sebebiyle ölümlerin gerçekleşmesi hakikaten Türkiye’ye yakışmıyor.
Geçmiş yıllarda, işkencecilerin özellikle korunduğu pek çok hadise yaşandı. Türkiye’yi idare edenler en başta bu iddiaları yalanlamayı tercih ediyor. Sonra hadisenin gerçek olduğu ortaya çıkınca mahcup oluyorlar. Oysa kolay olan inkâr yoluna sapmadan iddialar ciddiyetle incelendiğinde ve sebep olanlar adil ve acil bir şekilde yargılandığında hâlâ işkence sonucu ölümler gerçekleşebilir miydi?
“İşkenceye sıfır tolerans” sözü, ‘sözde’ kalmamalı. Mutlaka gereği yerine getirilmelidir.
Düşünelim ki, ‘hayvan’a bile işkenceyi men eden bir dine mensubuz. ‘Hayvan’a işkence etmeyi men eden bir dinin mensuplarının; ‘insan’a işkence etmesi ya da onu onaylaması düşünülebilir mi?
Bakınız, yine geldik ‘din’ mevzuuna. “Her konuyu dine/ İslâma bağlamak da neyin nesi?” diyenler varsa lütfen ‘işkence’yi önleyecek gerçek ‘çare’yi söylesin. ‘Karınca’yı bile incitmekten men eden bir anlayışı kalplerimize yerleştirsek, ortada ne işkence kalır ne de iddiası...
Türkiye’yi idare edenlerin birinci görevi, insana ‘insan’ gibi muamele edilmesini temin etmek olmalıdır. Diğer işler ondan sonra gelir...
27.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|