İLAHİYAT son sınıfta okuyan çocuk, elinde Ahlak Felsefesi ile Din Felsefesi isimli kitaplardan harıl harıl imtihanlara hazırlanıyor. Felsefecilerin “kötülük problemine” ve sâir meselelere yaklaşımı, sordukları sorular ve kitap yazarları profların cılız cevapları, bocalamaları onu da şaşırttı. Güya şüphe ve vesveseleri izale edecekler, ne yazık ki, daha da çoğaltıyorlar!
Kısa bir müzakereden sonra, “Onun cevabı şu Risâlede, filânınki şu Risâlede!” diye felsefik meselelerin hepsini Risâle-i Nur’da bulduk. Zira, Bediüzzaman, “kötülük problemi” dahil, bütün felsefik meseleleri halletmiş, şüphe ve vesveseleri izale etmiş.
Meselâ, David Hume isimli filozof Tabii Din Üstüne Diyaloglar adlı eserinde, “Allah kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor? Öyle ise o güçsüzdür! Yoksa gücü yetiyor da, kötülüğü önlemek mi istemiyor? Öyle ise iyi niyetli değildir. Hem güçlü, hem de iyi ise, bu kadar kötülük nasıl oldu da var oldu?”1 diye sorar.
Kelâm, aynı zamanda İslâm felsefesi olarak değerlendirilebilir, demiştik. Varoluşçuluğun da temel problemlerinden birisi olan günah meselesi de Risâle-i Nur’da, çeşitli yerlerde, farklı cephelerden ele alınmış, akıl, kalp, vicdan mutmain olacak şekilde işlenmiş:
Dünya imtihan yeri. İstidat (potansiyel halindeki yetenek) ve kabiliyetlerin gelişmesi için zıtlar biribirine karıştırılmış.2 Zira, her şey zıddıyla bilinir. Karanlık olmazsa ışık bilinmez, lezzetsiz kalır. Soğuk olmazsa hararet anlaşılmaz, zevksiz kalır. Açlık olmazsa yemek lezzet vermez. Mide harareti olmazsa, su içmesi zevk vermez. Hastalık olmazsa sıhhat lezzetsizdir…3
Şeytanların yaratılması da bu çerçevede ele alınır: Madenlere ocaklarda ateş verilip ayrıştıkları gibi, şeytanlar da ateş gibi insanlar üzerine veriliyor; elmas ruhlular ile kömür ruhlular birbirinden ayrılsın. Ateşin, yağmurun yaratılmasında sayısız hayatî faydalar var. Ateşi kazanın altına koyar yemeği pişiriz; sobaya koyar ısınırız; halının altına koyar evi yakarız! Demek yaratılmaları kötü değil; tedbir almamak ve şerre kullanmak şerdir.
İşte şeytanlar, hastalıklar, nefis ve bütün olumsuzluklar da bunun gibi gelişme ve yükselmeyi sağlarlar. Meleklerin ve hayvanların makamları sabittir. Çünkü şeytanlar onlara musallat olmuyor. İnsanda ise, en esfelden en yükseğe kadar mertebeler var. Bu dereceler şeytan ve olumsuzlukların itici gücüyle kat’edilir. Öyle ise yaratılmaları değil, yaratılış istikametinde kullanılmamaları kötüdür. 4
Felsefeci profesörün şöyle bir sıkıntısına daha rastlıyoruz: “Kötülük problemi bize kısaca şunu hatırlatmaktadır. Tanrının ilim, kudret, irade ve iyilik sıfatlarını aynı kuvvetle savunamazsınız. Bunun savunan her teist sistem, büyük bir çelişki içindedir.” 5
Pekâla savunabilir: Zira, Allah’ın ilim, kudret, irade ve iyilik sıfatları gibi, bütün sıfatları, ezelî ve ebedîdir, başlangıçsız ve sonsuzdur. Ve O, Sabur’dur, “Fa’alün lima yürid”, 6 yani Fa’aldir; Mürid, yani “İrade eden, hükmeden, dilediği gibi yaratan” 7 ve Mukaddir (Taktir eden, ölçen, planlayan, programlayan) bir Fail-i Muhtardır. O, sonsuz iradesi ile dilediği zaman, dilediği gibi hareket eder. Meselâ, sizin de cüz’î bir gücünüz, ilminiz var. Bunları her zaman, her yerde kullanmazsınız. Bu, güç ve ilminiz olmadığı anlamına gelmez. Bilâkis hür iradenizi ve istediğiniz zaman kullanma serbestisine sahip olduğunuzu gösterir.
Bu değerlendirmeler bize şunu gösteriyor: Bu zamanda, felsefeye yaklaşım tarzı, mücadele ancak Risâle-i Nur perspektifinde yapılabilir. Gerisi, bir oyalanmak, şüphe ve vesveseleri arttırmaktır!
Dipnotlar:
1- Prof. Dr. Mehmet S. Aydın, Din Felsefesi, s. 153.; 2- İşârâtü’l-İ’câz, s. 194.; 3- Lem’alar, s. 210.; 4- Mektûbât, s. 46-49.; 5- Prof. Dr. Mehmet S. Aydın, Din Felsefesi, s. 153.; 6- Kur’ân, Hud, 106-107., Buruc, 14-16.; 7- A.g.e., Bakara, 17.
29.10.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|