Güller şehrinin aziz hatırasına!
Tanışma esnasında ve dost sohbetlerinde sıklıkla yöneltilen bir soru vardır: “Nerelisin?”
Bu güzel davranış, hadis-i Peygamberî Aleyhissalatü Vesselâm ile belirtilen hükme uyup insanlar arasındaki ülfet ve muhabbeti artırmak için olsa gerek.
Verilen cevaptan sonra genellikle bir soru daha yöneltilir: “Oranın neyi meşhur?” Sohbet böylece tatlılaşarak devam edip gider.
Bu gibi durumlarda ‘Ispartalı’ olduğumu belirtince “Hımm, dur bakayım, oranın gülü ve halısı meşhurdu” diyenlere “Isparta’nın artık üç meşhuru var” diyorum. Genellikle şaşırıyor muhataplarım. “Gül ile halıyı anladık da, şu üçüncüsü ne oluyor?” dercesine yüzüme baktıkları için açıklama ihtiyacı hissediyorum. “Isparta’nın Bediüzzaman’ı var! Orada başlattı Üstad milyonların imanını kurtaran Risâle-i Nur hizmetini. Orada yazıldı nurun mühim risâleleri. Isparta’nın gülle birlikte bütün mahlukata mânâ kazandıran ‘nurları’ var artık.”
***
Güller Isparta’ya Üstadın doğumundan hemen önce gelmiş, kaynaklarda belirtildiğine göre. Gül, sanki gül ile temsil edilen gül yüzlü Peygamberimizin (asm) vârisinin Isparta’ya geleceğini hissetmiş de gelmiş. Gül, gülden ‘gülü vereni’ bulacak ‘kahramanların’ Isparta’da yetişeceğini bilmiş de öyle gelmiş sanki. Gül yıllarca mecazi aşklar ile temsil edilmekten usanmış da Isparta’ya yerleşmiş sanki. Gül, yüzü gülmeyenlerden bıkmış da, yüzü iman ışığıyla gülen simalara hasret gidermek için gelmiş sanki. Ve gül yıllarca boş boş koklanıp atılmaktan kaçmış, mânâsını okutmaya gelmiş Isparta’ya. Asrın Sahibini kokusuyla istikbal etmeye gelmiş…
Gülün bu vefasını görmezden gelmemiş Üstad. Risâlelerinde “Kezâlik, o gül kısa bir zamanda vazifesi tamam olur olmaz solar, ölür, gider. Amma onu gören bütün insanların kuvve-i hafızalarında ve halefiyle hâmile olan tohumlarında sûretleri, mânâları bâkidir” ve “Cesedin genç iken lâtif, zarif ve güzel gül çiçeğine benzerse de, ihtiyarlığında kuru ve uyuşmuş kış çiçeğine benzer ve tahavvül eder” parçalarında olduğu gibi imanî hakikatleri anlatırken gülü nazara vermiş. Bununla kalmamış, Isparta’da oluşan en mühim hizmet sistemlerinden birine ‘Gül Fabrikası’ nâmı vererek gülü ebedî güller veren bir hizmetin içine dahil etmiş.
Bayram Yüksel, Üstadımızın kokulardan gül yağını kullandığını anlatır hatıralarında. Yine bir talebesi Üstadımızdan yıkamak için aldığı kirli çamaşırların mis gibi gül koktuğunu söyler.
Hanımlar Rehberin’de yer alan bir parçada “Nur Risâlelerindeki iman nurları, birer gül-ü Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm gibidir. Biz, bu eserlerinizin bize ne kadar faydalı olduğunu, ruhumuza, kalbimize ne derece tesirler verdiğini dile getirmekten âciziz” denilerek gülün lâtifliği Risâlelere atfolunur.
Ali Ulvi, meşhur Önsöz’ünde şöyle der: “Risâle-i Nur Külliyatı, Kur’ân-ı Kerîmin cihanşümul bahçesinden derilen bir gül demetidir. Binâenaleyh, onda, o mübarek ve İlâhî bahçenin nuru, havası, ziyası ve kokusu vardır.”
Risâlelerde gül isminin ekseriyetle ‘gül-ü Muhammedî’ olarak geçtiğini fark ettim. Nur Risâleleri, gülün temsil ettiği Peygamberimizi (asm) öyle güzel tanıtıyor ki bu risâleleri okuyanların gönlünde gül rayihaları hiç eksik olmuyor. Böylece üç beş ayı süsleyen gül rayihaları yerine koca bir ömürle birlikte ebedî hayatımızı da gülle kokulandırıyoruz.
Gül eksik olmaz Isparta’dan… Peygamber vârisi olan büyük bir âlimin, Peygamberimizin (asm) çiçeği olan gülün meşhur olduğu bir memlekette hizmet etmesini tesadüf görmüyorum. Bu risâleler güle de, gül gibi lâtif bütün çiçeklere de mânâ kazandırıyor. Onları okumayı, onlara ‘mânâ-i harfî’ ile bakmayı öğretiyor.
Artık Isparta’nın üç meşhuru olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Gülü var, halısı var; en önemlisi güle de, bülbüle de mânâ kazandıran ‘nuru’ var!
Yazımı Arif Nihat Asya’nın Isparta ile ilgili enfes bir şiiriyle bitirmek istiyorum:
Koru koru, bahçe bahçe
Kuşlar ses verir, ses alır...
Parkında çiçek tarhları,
Halılarından ders alır;
Isparta’nın erenleri
Gülsuyuyla abdest alır...
Çiçekten, yemişten, aşktan
Muradını herkes alır...
Isparta’da göğüsler, gül
Kokusundan nefes alır...
Isparta’nın erenleri,
Gülsuyuyla abdest alır...
|