Kaç gündür izliyoruz, ellerinde kalem olması gereken çocukların “intifada” izlenimi uyandıran görüntülerini. Çocukların seni taşlıyor Devlet Baba! Bu taşlar bizi incitiyor, gücendiriyor; yüreğimizi burkuyor; utanıyoruz, endişeleniyoruz. Bizim sokağa atacak bir çocuğumuz bile yok, senin kaç çocuğun var Devlet Baba? Bu çocuklar neden taş atıyorlar, neden araba yakıyorlar, yıkıyorlar, döküyorlar? Bunların neden böyle oldukları hakkında kafa yoruyor musun, bu işlerin niye bu kadar çetrefilleştiğini düşünüyor musun Devlet Baba? Sorumluları cezalandırmak için tedbirler alacakmışsın, çocuklarının babalarına ceza kesecekmişsin, yeşil kartlarını iptal edecekmişsin… Tokattan başka bir şey bilmez misin? Çocuklarına sahip çıksan, güler yüzünü bir kez göstersen, bu işe bir el atsan Devlet Baba.
Ah Devlet Baba ah! Kuruluşunun seksen beşinci yılında çocuklarını stadlara tıktın, kendini alkışlattın. Bu çocuklar var ya? Artık yaşlılara, hamilelere otobüste bile yer vermiyorlar, küçüklerini sevmiyorlar, büyüklerini saymıyorlar Devlet Baba! Onları da cezalandıracak mısın? Ne oldu bu çocuklara, geleceğini emanet ettiğin gençlere? Sen değil miydin “Türk, övün, çalış, güven”i beyinlerimize nakşeden? Neyle övüneceğiz, neye güveneceğiz? Köprülerimizi hâlâ başkaları yapıyormuş, üniversitelerimiz bilim üretemiyormuş, insan hakları karnemiz hâlâ kötüymüş, işkenceden insanlar ölüyormuş… Şaşırdık, kaldık Devlet Baba! Neyle övüneceğiz, neye güveneceğiz, niçin çalışacağız?
Çocukluğumdan beri hep aynı soruyu duyuyorum. “Ne olacak bu memleketin hali?” Bıktık artık. Kanımızı emen vampirlerle birlikte yaşıyoruz sanki. Yolsuzluklar, arsızlıklar, zulümler, aklımızın ermediği derinlikler… Ümüğümüz sıkıldı yıllarca. Sevgiden, şefkatten, sadakatten, dürüstlükten eser yok. “Cumhuriyetin temel nitelikleri” diyorsun, başka bir şey demiyorsun. Cumhursuz bir cumhuriyet kurmaya kalktın; milletini ezdin, bezdirdin Devlet Baba! Sahi n’olacak bu memleketin hali Devlet Baba?
Her şeyimize karışır oldun. Kılık kıyafetimize, seçeceğimiz okula, okuyacağımız kitaba… Evlâtlarına bu kadar güvensizlik, neden Devlet Baba? Sen bize güvenmezken, bizden sonsuz itaat beklemeni anlayamadım Devlet Baba!
Acayip bir özelliğin var Devlet Baba. Kendine benzemeyenleri, benzemek istemeyenleri de kendine benzetiyorsun; bir şekilde “benzetiyorsun.” Gömlek çıkardık, değiştik diyenleri de benzettin kendine. Katsayıymış, başörtüsüymüş, sivil anayasaymış, insan haklarıymış… ağzımıza alamaz olduk bunları. Şaşırdık kaldık Devlet Baba!
Unuttun Devlet Baba… Sahip olduğun toprakların bu coğrafyayı aşan tarihî misyonunu unuttun; tarihî misyonuna sahip çıkmadın, çıkamadın. Sürekli düşman ürettin, dostlukları, kardeşlikleri, paylaşmayı tükettin, bitirdin. Dışımızdakiler neyse, bizi de düşman ettin birbirimize. Kürt-Türk dedin, Alevi-Sünni dedin, laik-anti laik dedin, dedikçe dedin, yaftaladıkça yaftaladın, ayırdıkça ayırdın; ayrıştırdın, ötekileştirdin, yabancılaştırdın. Kimseyi takmadın, kimseyi dinlemedin. Ne Edebali’nin vasiyeti, ne Yunus’un sevgisi, ne Mevlânâ’nın hoşgörüsü, ne de Bediüzzaman’ın fikriyatı… “Milleti yaşat ki devlet yaşasın!” dendi. Uyanamadın. “Ne olursan ol yine gel” işine gelmedi. “Yaradılanı hoş gördük yaradandan ötürü”yü anlayamadın. “Şu inkılab-ı azimin temel taşları sağlam gerek” tavsiyesini reddettin. Bin yılı aşkın bu topraklardayız, kardeşçe paylaştık, sevdik sevildik, dövdük dövüldük; kardeşliğimiz baki kaldı. Sen geldin, sevgi anlayışımızı değiştirdin, aşklarımızı yaşatmadın, rüyalarımızı böldün, kimyamızı bozdun. Usandık Devlet Baba!
Gösterdiğin yoldan, hedeften şaştık, bir türlü “muasır” olamadık diye mi bütün bunlar? Kıyafetimizi, yemeğimizi, müziğimizi değiştirdik; ama gerikafalarımızı değiştiremedik, hep alaturka kaldık gözünde. Anlayamadık seni bir türlü. Bizi cezalandırmak için mi habire doğalgazı zamlandırıyorsun? Üşüyoruz Devlet Baba!
Karar ver Devlet Baba, kim olduğuna karar ver! Kuvvete mi dayanacaksın, hakka mı? Otokratik mi olacaksın, demokratik mi? Kanun devleti mi olacaksın, hukuk devleti mi? “Birey ve toplum benim için vardır” diyen kutsal devlet mi olacaksın, “ben bireyin ve toplumun emrindeyim” diyen insan merkezli, insancıl bir devlet mi? “Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur” diyerek Baba Devlet (paternalist) anlayışını devam mı ettireceksin; yoksa “sorumlu devlet” mi olacaksın. Bekliyoruz, karar ver Devlet Baba!
04.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|