Önceki hafta yazdığımız gibi, 2008 güz dönemi Temsilciler Toplantısı bu hafta sonu, 8 Kasım Cumartesi günü İstanbul’daki binamızda yapılacak. Geçen toplantıdan bu yana hizmetlerimizde yaşanan gelişmelerin gözden geçirileceği toplantıda, önümüzdeki döneme ilişkin çalışmalar da görüşülecek. Temsilcilerimizin hem müzakereler, hem de hesap ve ödemeleri için hazırlıklı gelmelerini rica ediyoruz.
***
Mehmet Kutlular’a “Deprem İlâhî ikazdır” dediği için verilen ve büyük kısmı infaz edilen mahkûmiyetin AİHM tarafından haksız bulunmasına ilişkin habere, o sözü söylediğinde Kutlular’a ağır hücum ve hakaretlerde bulunanlar arasında yer alan Sabah gazetesinin yer vermediğini ifade ile, bu husustaki eleştirimizi gazetenin okur temsilcisi Yavuz Baydar’a da ilettiğimizi, geçen 2 Haziran’da bu köşede yazmıştık.
Mesajımızda Baydar’a şunu sormuştuk:
“Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan’ın, 28 Şubat sürecinde Sabah gazetesinde yapılan yayınlarla ilgili özeleştirilerde bulunduğunu hatırlıyoruz. Bu özeleştiriler, o dönemde Kutlular için yapılan yayınları kapsamıyor mu?”
Bu sorumuza Baydar’dan da, Sabah yönetiminden de bir cevap alamadık.
Derken, geçtiğimiz 29 Ekim günü Sabah’ın verdiği bayram ilâvesinde, Baydar’ın, gazetenin 23 yıllık yayın hayatında attığı 29 Ekim manşetlerini değerlendiren “Zaman tünelinde baş sayfa yolculuğu” başlıklı yazısıyla karşılaştık.
Bu manşetlerden biri de, Yeni Asya’nın 28 Ekim 1990’da Kocatepe Camiinde tertiplediği ilk Bediüzzaman mevlidine tahsis edilmiş ve ertesi günkü Sabah’ın “Buruk 29 Ekim” başlığı altındaki mesajlarını Baydar şöyle özetliyor:
“Gazeteye göre şeriat Kocatepe Camisinin içine girmiş, ‘cumhuriyet ve Atatürk düşmanı Saidi Nursi’ için orada mevlut okutulmuş. SABAH, ‘Buruk 29 Ekim’ manşetini atmakla kalmamış, bir de ‘Cumhuriyet hasta’ başlığıyla ve başyazısıyla durum tesbiti yapmış.”
Ve orada bırakıyor Baydar. Manşetle sergilenen saygısız ve saldırgan tavrı açıkça eleştirip kınamaktan kaçınıyor.
Gazetenin 29 Ekim manşetlerinin tümü için de şu değerlendirmeyi yapıyor: “Son 23 yılın SABAH’ı, Cumhuriyetin kuruluşunu anma günlerinde, o yılın rengini, lezzetini, endişesini, umudunu da yansıtmayı denemiş. Kimi zaman başarıyla, kimi zaman daha az başarıyla...”
Bütün diyeceği bu kadar. Said Nursî’ye “Cumhuriyet düşmanı” iftirası atan ve sonraki günlerde mevlidin organizatörü Yeni Asya kadrolarına yönelik bir DGM operasyonu için zemin hazırlamaya yönelik söz konusu provokatif manşeti ise “daha az başarılı”lardan saydığı anlaşılıyor.
Böylece, Sabah’ın “28 Şubat özeleştirileri”nin ne ölçüde “samimî” olduğunu da bu vesileyle tekrar görme imkânı buluyoruz.
Ne diyelim? Yazık...
***
24 Ekim tarihli Cumhuriyet gazetesinde de bir yazar, bir hocaefendinin adıyla anılan cemaati “Nurculuğun bir kolu” olarak niteleyip, bu cemaat için, “Cemaat ekonomisiyle holdingler yaratıyor” dedikten sonra, “Eskiye takılanlar ise 3-5 bin tirajlı gazetelerinde risalecilik yapıyor!” ifadesini kullanmış.
Kast ettiği gazete bizsek, Yeni Asya’yı—çok şükür 3-5 binin epeyce üzerinde olan—tirajıyla küçümsemek, bilhassa arkasındaki destek dikkate alındığında hiç de övüneceği düzeyde olmayan kendi tirajını, Ankara Temsilcisinin, yakınlarda “Çankaya Belediyesi her gün 500 Cumhuriyet alıyor” sözüyle küçük bir ipucunu verdiği mekanizmaya borçlu bir gazeteye yakışır!
“Para... para... para...” çarkının bir parçası olmayıp “risalecilik yapmak” ise, Yeni Asya’nın her zaman iftiharla taşıyacağı onurudur.
Yazar, 40 yıllık yayın hayatında hiçbir kirli ve karanlık çıkar ilişkisine adı karışmayıp bağımsız ve özgün duruşuyla bugünlere gelen Yeni Asya’nın, Cüneyt Arcayürek ve Hikmet Çetinkaya gibi Cumhuriyet emektarlarınca da takdir edilen bir yönüne sataşarak kendi düzeyini sergilemiş.
Muhatap aldığımız için değil, sadece okurlarımızı bilgilendirmek için bu kaydı düşüyoruz.
03.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|