Sabahtan akşama kadar ona buna yalan söyleyerek gününü gün eden insanlar bu yalanlarının dünyevî ve uhrevî hayatlarını ne kadar mahvettiklerinin farkındalar mıdır acaba?
Kişilikli, onurlu bir insan, aleyhine bile olsa aslâ yalana tenezzül etmez. Bilir ki yalan kişiliği henüz teşekkül etmemiş insanların işidir. İnsanın değerden düşmesi için yalancı damgasını yemesi yeter. Yalancı insan başkalarının yapmasına gerek kalmadan en büyük kötülüğü kendine yapmış olur. İnanılmamak, güvenilmemek kadar büyük bir kötülük düşünülebilir mi?
İnsanı maddî manevî her türlü tehlikeden koruyan emir ve yasakları getiren İslâmın en çok sakındırdığı davranışlardan biri yalandır.
Doğruluğu dinin temeli, yüce seciyelerin bağı ve ulvî hislerin mizacı olarak gören Bediüzzaman, küfrün her çeşidiyle yalancılık, riyakârlığın fiilî bir nev'î yalancılık, dalkavukluk ve yapmacık hareketlerin alçakça bir yalancılık, nifak ve münafıklığın muzır bir yalancılık olduğunu, yalancılığın da Cenâb-ı Hakkın kudretine iftira olduğunu söyler. 1
Evet, bizzat hadis-i şerifin ifadesiyle yalan nifak alâmetidir. Münafığın işaretlerinin anlatıldığı bir hadis-i şerifte münafığın iki özelliğine şöyle dikkat çekilir: “Münafık konuştuğu zaman yalan söyler. Söz verdiği zaman sözünde durmaz.” 2
Onun için şuurlu mü’min münafığın taşıdığı bu alâmetlerden şiddetle kaçınır, yalanı semtine uğratmaz.
Allah Resûlü (asm), mü’minin, kendine inanan bir kardeşine yalan söylemesini büyük bir hıyanet olarak niteler, “Sana inanan bir kardeşine yalan söylemekten daha büyük bir hıyanet yoktur” 3 buyurur. Halkı güldürmek için yalan söyleyenleri de “Onlara yazıklar olsun!” 4 diye kınadığını da biliyoruz.
Yalan ne kadar kötü bir şey ki sadece muhataplarını mutazarrır etmekle kalmıyor, manevî âlemlerdeki varlıkları da rahatsız ediyor. Çünkü hadis-i şerifte bildirildiğine göre, “Kul yalan söylediği zaman, meydana gelen kötü manevî kokudan dolayı melekler kendisinden bin mil uzaklaşır.” 5
Demek yalan mü’min işi değil.
Dipnotlar:
1- Hutbe-i Şamiye, s. 40-41.
2- Buharî, İman: 24; Müslim, İman: 106; Ebû Davud, Sünnet: 15
3- Ebû Davud, Edep: 71.
4- Ebû Davud, Edep: 80; Tirmizî, Zühd: 10.
5- Tirmizî, Birr: 46.
08.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|