İNSANLAR güzel, göz kamaştırıcı köşklere bayılırlar. Ama böyle köşkleri çoğu insan ancak hayal dünyasında edinebilir. Gerçekte elde edenler de şu fanî dünyada çok kısa bir süre yararlanıp kursağında kalıp sonra da bırakıp giderler.
Tabiî ki insan hangi nimet olursa olsun geçici olmasını istemez, sürekli olsun, hiç bitmesin ister. Bu ise bu dünyada mümkün değildir.
Cennette dışarıdan içerisi, içeriden dışarısı gözüken şeffaf köşkler, daireler bulunduğunu, dünyanın en kaliteli parlak mermerlerinin onların yanında çok sönük kaldığını biliyor muydunuz? Kim böyle harika, şeffaf dairelerde oturmak istemez?
Tabiî ki bunun bir bedeli var.
Birgün Peygamberimiz (asm) bu dairelerden bahsetmiş Ashabına. Bunların bir kısım güzel işleri işleyenlere verileceğini bildirmiş.
Peki, kimdir bu şeffaf dairelere sahip olacak kimseler? Bunu Kâinatın Efendisi (asm) şöyle anlatıyor:
“Cennette öyle daireler vardır ki, içinden dışarısı, dışardan da içerisi görünür” buyurduğunda hemen Sahabe bunlara kimlerin kavuşacağını sormuş, Allah Resûlü de (asm), “Tatlı konuşan, yemek yediren, oruca devam eden ve insanlar uyurken geceleri namaz kılanlara aittir” 1 buyurmuşlardır.
Dikkat edilirse hadis-i şerifte bu nimete kavuşan dört kişiden birisinin de tatlı dilli insanlar olduğu bildirilmektedır. Dile sahip olmanın faydasını insan sadece dünyada değil, ahirette de böylesine harika bir daireye sahip olarak görüyor. Herkes bilir ki güler yüzlü, tatlı ve yumuşak dilli böyle insanlar gönüllerde taht kurmasını başarmış insanlardır. Toplumda daima seçkin yerlere sahiptirler. Saygı görür, başlar üstünde tutulur, meclislerin baş köşesine oturtulurlar.
İnsanlar böylelerine değer verir de Allah hiç değer vermez mi? Resûl-i Ekrem (asm) mü’mini anlatırken başkalarının kusurlarını yüze kakan, lânet eden, kaba, çirkin söz ve davranışlarda bulunan, edebe aykırı konuşan kimse olmadığına dikkat çeker. 2
Mü’mine yaraşan yumuşak huylu olmaktır. Allah’ın yumuşak davranmayı sevdiğini, sert ve kaba davranışlar için vermediği lütuf ve iyiliği yumuşak söz ve davranış için verdiğini 3 belirten Allah Resûlü (asm), tatlı dilli, yumuşak sözlü olmanın büyük hayırlar getirdiğini de şöyle anlatır: “Yumuşak huylu ve yumuşak sözlü olma nimetine mazhar olan kimse, büyük bir hayra mazhar olmuş; bundan mahrum olan kimse de büyük bir hayırdan mahrum olmuştur.”4 Her konuda en güzel model olan Resûl-i Ekrem’i (asm) örnek alan olgun mü’min tatlı dilli, yumuşak sözlü olmayı esas alır. Kaba ve kırıcı olmayı kendine yakıştıramaz. Bizzat Allah Resûlü’nün (asm) lisânında, çirkin ve kaba konuşmak münafıklığın alâmetleri arasında sayılmıştır. 5
Şuurlu mü’mine ancak güler yüzlü, tatlı sözlü olmak yakışır. Bu uyarı ve öğütlere uymayı imanının gereği olarak bilir.
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Birr: 53.
2- Buharî, Edeb: 35; Müslim, Birr: 77; Ebû Davud, Edeb: 10; Tirmizî, İsti’zan: 12; İbni Mace, Edeb: 9.
3- Tirmizî, Birr: 48.
4- Tirmizî, birr: 67; Müsned, 6:159.
5- Tirmizî, Birr: 78.
07.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|