Bir heyecan öyküsü
Risâle-i Nurları tefekkürâne okurken yüreklerin hızla çarpması ve avuçların ter içinde kalması. Niyet istifade etmek olunca ve hakikatler akıl midesinde öğütülünce bu hâlleri yaşarız.
Sıcak bir günde suya abanan bir insan gibi elimiz-yüzümüz ter içinde kalır. Bu hâl biraz devam eder ve sonra damaklarda hissedilen bir lezzeti zevk ederiz. Sanki hayattarlık vasfımız bir derece daha kat eder; hassasiyetler yükselir, nefsimizi ve etrafımızda olan-bitenleri daha bilinçli bir şekilde algılarız. Fikirlere bir nur dokunur ve umut olur. Ümitsizlikten sıyrılırız…
Aslında kudsî bir heyecandır bu; aklın, duyguların, lâtifelerin, kalbin ve sair azaların bir bayramıdır.
***
- Âhir zamanı yaşayan insanlık ailesinde bir genç olmak,
- Dünyalık yalancı cennetlerin aldatmacaları ile içiçe olmak,
- Kudsî heyecanları unutturacak kadar süflî heyecanların tahakkümüne maruz kalmak,
- Yalancı cennetlerin kurgulandığı ve dünyaya ihraç edildiği bir yerde yaşamak.
Mânevî hayatı tahrip edenler noktasında, bu listeyi uzatmak mümkün. Nefs-i emmaremizin sahiplenmekte ‘dünden râzı’ olduğu bu kadar vasıtaların içinde Nurlar, kuvvetli ziyasıyla ‘gözleri alıyor’ ve başka şeylere baktırmıyor. Şimdinin süflî heyecanının yarınında, elemlerin ve vicdan azaplarının bulunduğunu onunla aklediyoruz. Kudsî heyecanları onunla yaşıyoruz.
***
Ehil olanlara iblâğına çalışmak
Barla Lâhikası’nda “Talebeliğin hassası şudur ki:” diye başlayıp “…ehil olanlara iblâğına çalışmak” diye biten cümleyi mütalâa ederken, cümlenin sırf ‘benden başka diğerlerine’ mânâsını düşünerek geçiyordum. İlk önce ve her zaman nefsimizi muhatap almamız gerektiği bu cümlenin gizli mânâsında da yer alıyor. Birlikte mütalâa ettiğimiz arkadaşım Yusuf’un söylediği çok münasip bir değerlendirmeydi: “Nurlarla tanışan ve istifade etmeye çalışanlar olarak, bizler, okuduğumuz herbir dersin herbir satırında, bir sonraki satıra nefsimizi hazırlama gayretinde olmalıyız. Böylece bu cümlenin hitap ettiği ‘ehil olma’ halinin duâcısı olmuş oluruz.”
***
Bir heyecan öyküsü
Bulunduğum yerde, şimdilerde bize dar gelen, (hamdolsun) bir camimiz var. Camide temel dinî eserlerin yer aldığı bir kitaplık mevcut. Burada Risâle-i Nurlardan bazı parçaların bulundurulması düşüncesiyle, 1966 yılından bu yana Amerika’da Risâle-i Nur hizmeti yapan Süleyman Kurter Ağabeyden İngilizce risâleler istedik. Sağolsun o da bizlere kısa zamanda ulaştırdı. (Duâya vesile olması hasebiyle bir not: Süleyman Ağabeye ısrar etmemize rağmen ücret kabul ettiremedik. Daha sonra başka bir yerdeki üniversiteli Nur talebesinden öğrendik ki ona da İngilizce risâleler gönderiyor ve ücreti kabul etmiyormuş.) Elimize ulaşan İngilizce risâleleri üniversitenin kütüphanesine, bir kitap okuma salonuna ve caminin kitaplığına bıraktık. Zaman zaman buralara uğrayıp hem kitapların yerlerini kontrol ediyor, hem de okuyanları izleme fırsatı buluyorduk. Bu mekânlarda bizleri heyecanlandıran bir çok hadise yaşadık.
Camimizde Pakistanlı bir büyüğümüz var. Dinî ilimler noktasında ve özellikle siyer konusunda oldukça birikimli olan bu abimiz, bir defasında, Süleyman Kurter ve ailesinin birlikte hazırladığı Üstadın kısa biyografisini çok büyük bir dikkatle okuyordu. Bitirdiğinde kitabın arkasını, önünü tekrar tekrar inceledi, kanaat getirdik ki biz “ehil olan” birine daha rastgeldik…
Onun için İngilizce ‘Sözler’i temin ettik ve şimdi ona ulaştırmanın heyecanı içerisindeyiz…
***
Âhir zamanı yaşayan bir genç, âdiyâttan görünen bu olaylarla heyecan duyuyorsa Risâle-i Nurlar sayesindedir. Bizlerden yaşça büyük ‘ruhu genç’ olan ağabeylerimizin de aynı heyecanın içerisinde olduklarından hiç şüphemiz yok. Hem bu küllî heyecanın bir parçası olmak, hem de süflî heyecanların işgali anında kudsî olanlara mazhar olmak milyonlarca defa hamd ve şükre lâyık bir hâl…
Duâlarınızı bekleyen kardeşleriniz...
Merhum Ali Ulvi Kurucu’nun mısrasıyla:
Nuruyla bütün gönlümü fetheyleyen Üstad!
Gönlüm seni kudsî heyecanlarla eder yâd…
|