Amerikan başkanlığı seçim dönemi resmî olarak tamamlandı. 2009 yılının Ocak ayında artık resmen yeni bir Amerikan başkanı görev başına geçecek, gelecek 4 yılda politikalar bu yeni yönetim tarafından belirlenecek ve bu da tabiî ki dünyada birçok insanın hayatını doğrudan etkileyecek.
Amerikalılar için, Birleşik Devletlerin ileriye doğru alacağı yolda en önemli etken pek tabiî ki ekonomi olacak. Yeni başkanın ülkede ekonomik dengeyi yeniden sağlama başarısı göstermesi ve milletin ekonomik istikrarı yakalaması en başta gelen meseledir.
Peki Amerika geleceğe doğru yeni bir rotada süzülürken, yeni yönetimin Müslüman dünya ile ilişkisi nasıl olacak?
McCain’in siyasî rakibi Barack Obama’yı bir Müslüman olarak göstermeye çalışan ve boşa çıkan çabaları ve Sarah Palin’in de George W. Bush’un Irak işgalini “Tanrı’nın bir emri” olarak gören zihniyeti ve inancı ancak bu ikisinin dünya için ne kadar tehlikeli olabileceğini bizlere göstermiş oldu. John McCain bizzat ve sürekli olarak korkularla yaşayan Amerikan halkının zihninde İslâm karşıtı duyguları körüklemiş ve Amerikalıları “radikal İslâmla” bir savaşa çağırmıştır. Onun bu “Radikal İslâmla savaşalım” söylemi dünyadaki bütün Müslümanlar tarafından pek tabiî ki İslâm karşıtı bir söylem olarak yorumlanmıştır.
Acaba, Ortadoğu meselesinin bu seneki başkanlık seçiminin çok önemli bir parçası olması hasebiyle mi Amerika dışındaki Müslümanlar da seçim sonuçlarının ne olacağıyla yakından ilgilenmektedir?
Yakın bir zamanda, önde gelen kamuoyu yoklama şirketi Gallup ve İngiltere merkezli Coexist Vakfı tarafından, altı büyük Müslüman ülkede, Mayıs ve Ağustos 2008 tarihleri arasında, seçimlerle ilgili çok geniş çaplı bir araştırma yapıldı. Yapılan araştırma sonunda elde edilen verilere göre, ABD seçimlerine en büyük ilgiyi Suudi Arabistan ve Lübnan’da yaşayan Müslümanlar gösterirken en düşük ilginin ise Pakistan’da olduğu ortaya çıktı.
Gerçekten de Amerikan başkanlık seçimleri dünya genelinde eşi görülmemiş bir ilgiyle takip edilmekte. Araştırmalarda ortaya çıkan ilginç sonuçlardan biri de, Gallup’un anketlerinde sadece Suudilerin ve Lübnanlıların başkan adayıyla ilgili fikir yürütmesi oldu. Suudi Arabistan’da araştırmaya katılanların yüzde 50’si Obama’dan yana tercihini kullanırken, McCain diyenlerin oranı yüzde 19’da kaldı. Lübnan’da ise yüzde 45 Obama derken, yüzde 18 McCain’i tercih ettiğini söyledi.
Anketin gösterdiği gerçeklerden biri de Filistinlilerin yarısından azının Obama yahut McCain ile ilgili bir tercih kullandığını gösterdi. Buna göre Filistinlilerin yüzde 33’ü Obama derken, yüzde 11’i McCain demekteydi. Ankete katılanların çoğunluğu Batı Şeria’da ve Doğu Kudüs’te yaşayanlardan oluşurken Gazze’de yaşayanların çok az bir kısmı bir tercih belirtti.
Anketin bana çok ilginç gelen sonuçlarından bir tanesi ise Pakistanlıların sadece yüzde 10’unun tercihlerini Obama yahut McCain arasında bölüştürmesi gerçeği oldu. Pakistan’ın ilişkilerinin Bush yönetimi ile gayet iyi ve güçlü olmasının bunda bir etkisi olduğu düşünülebilir belki de...
Amerika Birleşik Devletleri Müslüman dünya ile ilişkilerini çok sıkı tutmalıdır, çünkü ABD’de yaşayan 6 milyon Müslüman hükümet tarafından görmezden gelinemez. Müslüman kuruluşlar, Amerikan üniversitelerinde faaliyet gösteren öğrenci grupları, çeşitli Müslüman ülkelerinden ABD’ye eğitim almaya gelen Müslüman öğrenciler, burada çalışmaya gelen Müslüman göçmenler vs... hep bize Amerika Birleşik Devletlerinin global İslâm topluluğu ile iç içe ve sıkı bağlar içinde olduğunu ve olması gerektiğini göstermektedir.
Amerika’nın Müslümanlar ile ilişkisini doğrudan etkileyecek meselelere gelirsek: Irak ve Afganistan savaşları, İsrail ve Filistin probleminin çözülmesi ve Amerika’nın gelecekte Orta Doğu’daki rolüdür.
Amerikan halkına Irak ve Afganistan’daki işgali ve savaşı bitirecek şümullü bir plan sunulamamıştır. Bu çok mühim bir endişedir, çünkü Amerika Birleşik Devletleri Irak ve Afganistan’da fizikî varlığını sürdürdüğü müddetçe, bu ülkeleri normalleştirmek için verilen anlamsız mücadele asla işe yaramayacaktır. Barış ancak ve ancak o ülkelerin kendi öz vatandaşları tarafından sağlanabilir, Amerikan’ın direktifleri yahut kriterleri ile değil.
Şüphe yok ki, İsrail ve Filistin arasındaki meseleye geldiğimizde, Amerika ne yazık ki yanlı ve taraflı bir duruş sergilemektedir. Peki ABD bu meselede tarafsız bir duruş sergileyebilir mi? Bence yeni ABD yönetimi tam da bu soruya odaklanmalıdır, çünkü bu mesele artık insaf ve adalet meselesidir. Amerika’nın İsrail’e yakınlığı sebebiyle birçok Müslüman ABD’nin bu konuda adaletsiz olduğuna inanmaktadır. Halbuki Amerika Birleşik Devletleri bu meselede bir moderatör konumunda olmalı ve tarafsız davranmalıdır. Kimbilir belki de Türkiye bu bölgeye barış getirilmesi konusunda daha faydalı bir rol ve geniş bir katkı sağlayabilir. Suriye ve İsrail görüşmelerine aracılık etmesi bunun bir işareti olarak algılanabilir.
Amerika’nın gelecekte Ortadoğu’daki rolüne gelecek olursak, ne zaman ki Müslümanları barış için bir partner olarak algılar ve onları terörün kaynağı olarak nitelemekten vazgeçerse, o zaman ABD Müslüman milletler tarafından hoş bir şekilde karşılanacak ve tarafsız bir müttefik olarak görülecektir. Bu gerçekleşene kadar ise, Amerika ancak İslâmı yok etmek için fırsat kollayan bir Haçlı topluluğu olarak algılanmaya devam edecektir. TERCÜME: UMUT YAVUZ
05.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|