Gençlik, bir milletin geleceğidir. Gençliği olmayan toplulukların gelecekleri kararmış demektir.
Asr-ı Saadete dikkatli bir gözle bakılacak olursa, Allah Resûlünün (asm) etrafında en çok toplanan fertlerin gençler ve fakir insanlar olduğu görülecektir. Hayatını, Kur’ân ve hadis ezberlemeye vakfeden ve Ashab-ı Suffa diye vasıflandırılan o kahraman insanların sayısı yetmiş civarındaydı. Bazen yüzü geçtikleri olurdu. Kur’ân ve hadislerin sağlam olarak bizlere kadar ulaşmasında o mübarek insanların çok emek ve gayretleri oldu. Cihad meydanlarında diğer sahabilerle birlikte aslanlar gibi çarpışırken, ilim ve tebliğde de en ön saflardaydılar. Zaten, bütün sahabiler İslâm dininin yayılmasında seferber olmuş ve bir kişinin imanının kurtulması için her türlü fedakârlıkta yarış halindeydiler. Allah’ın rızâsını kazanmak onların en büyük emeli ve hedefiydi.
Asr-ı Saadetin hizmet modelini ve sahabe mesleğini âhirzamana taşıyan Bediüzzaman Hazretlerinin etrafında da genç nesiller toplanmıştı. Medrese mensubu olan hocalardan ziyade, mektep talebeleri onun dâvâsına inanmış ve bir kısmı hayatlarını vakfetmişlerdi. Bütün mesaisi iman ve Kur’ân hizmeti olan bu kahraman insanlar, kudsî hizmetin bu günlere gelmesinde ve gelişmesinde çok büyük katkıda bulundular. Âdetâ, gizli bir kutup gibi ehl-i imana nokta-i istinat oldular. Büyük Üstadın vasiyeti olan bu vakıflık geleneği bu gün de devam ediyor ve gittikçe inkişaf ediyor. Allah (cc) onların sayılarını arttırsın, ihlâs ve istikamette daim kılsın. Zira, genç nesillerin kurtulmasında ve ahlâksızlık bataklığına düşmemesinde en büyük gayret onlara âit.
Bediüzzaman Hazretleri gafil büyüklerden ziyade küçük çocuklar ve gençlerle ilgilenir, onlara ciddî selâm eder ve selâmlarını alırdı. Onun bir iki kitabını okumakla nice gençler imanını kurtardı ve başkalarının da imanlarının kurtulmasına vesile oldular. Bolvadin ilçesinde “Bediüzzaman dede!” diyerek arabasının arkasından koşan nice çocuklar büyüdü, okudu ve bulundukları şehirlerin hizmet rükünleri oldu.
Çocuklara, çocuk gözüyle bakılmamalıdır. Onlar, bu günün küçükleri, yarının büyükleridir. Küçükken iyi bir İslâm terbiyesi alanlar, büyüdükleri zaman o alışkanlıklarını korurlar. Zamanında öyle bir terbiye almayanlar, ileriki yaşlarında çok zor o terbiyeyi alır. Gayr-ı müslim birini Müslüman etmek gibi zor olur. Merhum Mehmet Akif “Sahipsiz vatanın batması haktır. Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır” diyor. Asıl sahip çıkılması gereken ise, vatan ile birlikte gençliktir. Zübeyir Ağabey “Teessür ve ıztırap karşısında kalpten bir parça kopsaydı, bir genç dinsiz olmuş haberi karşısında o kalbin atom zerratı adedince paramparça olması lâzım gelirdi” diyor. Teknolojik imkânların gelişmesi ve sefahat yuvalarının artmasıyla bu gün binlerce genç maneviyatını kaybediyor. Genç nesillerin kurtulması için ne kadar çok çalışmamız lâzım geldiği açık bir gerçektir.
Bu cümleden olarak, yıllardır sürüp gelen gençlik hizmetleri îtibâriyle, yıl boyu yapılan faaliyetlerin yanı sıra, yaz okuma programları düzenlendi. Ortalama on beş kişilik gruplarla yetmiş üç ayrı program yapıldı. Binden fazla genç bu programlarda toplam üç yüz elli binden fazla sayfayla Risâle-i Nurları okudu, imanını kuvvetlendirdi. İlk, orta ve üniversite düzeyinde yapılan bu çalışmalar geleceğe âit ümitlerimizi arttırdı.
Asya-Nur Kültür Merkezinde kalabalık bir topluluğa, slayt eşliğinde bu hizmetleri seminer olarak sunan ve genç vakıflardan olan Ömer Faruk Topçu kardeşimiz âdetâ kabına sığmıyor, şevkle binden fazla gence verilen hizmetlerin tamamına tercümanlık yapıyordu. Bu vesileyle, Ankara’da iki bini aşkın gençlik hizmetlerinde emeği geçen bütün kardeşlerimizi tebrik ediyor ve Allah’ın rızası dairesinde muvaffakiyetlerine duâ ediyoruz.
05.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|