Hem Cumhuriyetçi kanat, hem de Demokratlar beynelmilel Yahudi ile sarmaşık gibidirler. Sarmaşıklar her iki partinin çatısını da sarmış vaziyette. Politikaları değişik olsa da simalar aynı kökene işaret ediyor. Buna dair iki partiyle alâkalı da birçok örnek bulunabilir. Sözgelimi McCain’in halen evli bulunduğu ikinci eşi Cindy Hensley Musevi asıllı bir ailenin kızı. Öte yandan aslında son seçimlerde her iki partinin seçim kampanyasını yürütenler, yani mimarları gene Yahudilerdi. Bu komplo teorisi falan değil, isimlerle, rakamlarla sabit bir olay. Cumhuriyetçileri anlatmak malûmu ilâm olur.
Obama kampına gelince, geçmişte Clinton’ın seçim kampanyalarının malî koordinatörü ve aynı zamanda İsrail’de bir savaş gönüllüsü olan Rahm Emanuel, bu defa Obama cephesine çalıştı. Bundan dolayı Obama cephesi Hillary’den çok daha fazla bağış/teberruat toplamıştı. Yahudiler kaybedecek ata oynamazlar. ‘Ermeni soykırımı’ noktasında Obama’yı ‘aydınlatan’ ve etkileyenlerin başında Samantha Power geliyor. O da Obama’ya en yakın dış politika danışmanları arasında yer alıyor. Her ne kadar, Hillary için söylediği ‘canavar’ ifadesinden dolayı Obama biraz mesafeli dursa bile, Ermeni tezleri konusunda kendisini ikna eden isim odur. ‘A Problem from Hell-America in the Age of Genocide’ kitabının yazarı. Hayatını bir yerde Yahudilerle birleştirmiş. Zaten Beyaz Saray kabinesi adeta bir devşirmeler kabilesi gibi. Burasını adeta 13’üncü kabile, yani Devşirmeler Kabinesi yönetiyor. Ya erkek tarafında ya da bayanlar üzerinden mutlaka Yahudilikle sihriyet bağıyla illiyet rabıtası bulunuyor. Bush gibi katıksız Avrupa kökenli olanlar da Yahudilere en fazla hizmet edenler arasında boy gösteriyor. O da işin genetik değil, siyasî boyutu... Power’in Obama gibi bir hukukçu olan yaşlı kocası Feistein Chicago’lu bir Yahudi. Derin klandan.
***
Yahudiler Obama’nın neresinde sorusunun çok net bir cevabı yok. Pozisyonları gereği hem önünde, hem de arkasındalar. Dolayısıyla Obama’nın Yahudilerle ilişkileri inişli çıkışlı. Havuç ve sopa yasalarına tabi. Bunun dışında Obama’nın hayatı belki fazlasıyla ‘Küçük Emrah’a benziyor. Hatta biraz daha yakın profilden bakıldığında ve renk farkı giderildiğinde kardeş gibi birbirlerine benzedikleri görülecektir. Üzerinde geçmişin ağır izleri ve travmatik etkileri veya tortuları bulunabilir. Zaten, Yahudi kesimleri kuşkulandıran biraz da bu husustur. Bununla birlikte, Kenyalı babasıyla sadece hayatta bir kez görüşebilmiş. Kederli annesi de 1995 yılında kanserden mütevellit vefat etmiş. Babasıyla hayatta birkez görüşmüş olmasına rağmen, kimi Yahudiler onu Müslüman aidiyet içine yerleştirmeye özen gösteriyor. Belki Beyaz Saray’daki klan ağırlıklarından dolayı farklı bir kanın melez suretiyle de olsa yerlerini almasını yadırgıyorlar. Bundan dolayı kimi elektronik posta iletilerinde aynı çevreler Obama’yı ‘genç ve siyah Adolf Hitler’ olarak nitelendirmekten kaçınmıyorlar. Onu da İslâmofaşist dairesi içine alıyorlar. Bundan olayı Ahmet Hakan’ın Obama-Tayyip karşılaştırmasında hepten de haksız sayılmaz. Zaten bunun analizini yaz aylarında Obama-Putin karışımı yazısıyla ilk yapanlardan birisi bendim. Bazen anti Hitlerciler de pekalâ Hitler gibi olabiliyorlar. Sözgelimi Beyrut’u vahşi bir şekilde bombalayarak Hitler’i hatırlatan ve buna rağmen Nobel Barış Ödülünü paylaşan Menahem Begin, Reagan’a gönderdiği bir mesajda, Hitler’in Berlin’de bir hücrede veya sığınakta yaşamakta oluğuna inanmaktaydı. Ona gerçeği hatırlatmak İsrailli romancı Amos Oz’a düştüştü: Sayın Begin Hitler tam 37 yıl önce öldü, diyecekti. Oysa ki asıl gerçek Hitler Kudüs’te yaşıyordu. Belki de Hitler ile Begin arasındaki ortak noktalardan birisi musap oldukları paranoya olabilir.
***
İki Amerikalı akademisyen İslâmofaşizm çizgisinin geçmişini ve bugününü belirlemek için ortak bir kitap kaleme almışlar: Icons of Evil. Yazarlar Schindler’in listesi gibi hazırladıları karşı listede başta Hitler’in Berlin’de misafir olarak ağırladığı Kudüs Müftüsü el Hac Emin el Hüseyni’yi yerleştiriyorlar. Icons of Evil’de Hüseyni Müslüman Nazi olarak tasvir ediliyor. Sonra bu sıralamaya Arafat ve Saddam Hüseyin’i ilâve ediliyor. Dolayısıyla evrimleşerek sıra yavaş yavaş Obama’ya da geliyor. Hem yerine göre İslâmofaşist Müslüman oluyor, hem de kimi zaman Deccal figürü haline getiriliyor. Amerikalılar da ilginç insanlar. Rahatlıkla damgalıyorlar. Siyasî duruşa göre kimlik belirliyorlar. Kimi zaman McCain kimi zaman da Obama nazarlarında Deccal kürsüsüne oturabiliyor. İşlerine geldiği şekilde. İranlılar gibi onu Mehdi habercisi görenler de var. Tersinden bakıldığında İranlıların Mehdi gördüğü pekalâ Yahudi çevrelerce rahatlıkla ve kendiliğinden Deccal olabiliyor. Bu denklem Saddam öncesi Saddam üzerinden yürütülüyordu. Malum bu listedeki Arafat, İsrail ve ajanları tarafından Saddam da yandaşları tarafından ortadan kaldırıldı. Araplar Siyonistleri Nazi kategorisine yerleştirirken Siyonistler ve ABD’deki uzantıları ise anti-Siyonist cepheyi Nazi otağı olarak görüyor. Kimileri El Hac Emin el Hüseyni silsilesini Obama’ya kadar uzatıyor. Halbuki Obama pusulası veya en hafif tabirle sağlam pusulası olmayan bir kaptan misali. 24-25 Temmuz 2008’de Ağlama Duvarı önlerinde görülüğünde şöyle bir duada bulunduğu hilafı mutad olarak basına aksetmişti: Forgive me my sins and help me guard against pride and despair. Give me the wisdom to do what is right and just. And make me and instrument of yourwilll.. Bu dua aslında bir yere kadar Peygamberimizin sıklıkla yaptığı duanın İngilizce kopyasından ibarettir. Allahumme erine’l hakka hakkan verzukna ittibeahu ve Allahumme erine’l batile batilen vurzukna ictinabehu…”
Ortak kesite şöyle anlam verilebilir: Allahım bana doğru ve adil olanı göster ve bunu görmek için hikmet ve basiret nasip et. Beni iradene aracı kıl…” Belki de Obama bu duanın Peygamberimizin de duası oluğundan habersiz idi. Lakin o Ağlama Duvarında böyle dua ederken geriden bir Yahudi avazı çıktığı kadar şöyle bağırmakta idi: Kudüs satılık değildir! Buradan Obama’nın Kudüs’a satılığa çıkardığı gibi bir anlam çıkabilir. Heyhat. Kudüs gerçekte geçmişte Yahudilere satılmıştır. Nuray Mert hançersini yırtan Yahudi’nin meseleyi yanlış bildiğini ‘Deri siyah, maskeler beyaz’ yazısında anlatıyor. Tabiî ki anlamak isterse. Obama Müslümanların aleyhte beklentilerine rağmen Kudüs’ü Yahudilerin bölünmez ve ebedî başkenti olarak ilân etmiştir. Daha doğrusu tek yanlı ilânı desteklemiştir.
Bazen algı ile hakikat arasında bu tür tezatlar veya farklılıklar olabiliyor.
06.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|