"Gerçekten" haber verir 06 Kasım 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Mikail YAPRAK

Trafiği durduran ihtiyar ve çaresiz kızlarımız



Buraya kadar da şans eseri hep yeşil ışığa rastlamıştık. Fakat o da ne? Yanımdaki araba yavaşlayınca ben de yavaşladım, o durunca ben de durdum, hem de gerekçesini fark ederek… Arkamızdaki arabalar da bize bakarak peş peşe durdular. Halbuki yeşil ışıkta durarak trafiğin akışını aksattığımız için kornalara basarak ortalığı velveleye vermeliydiler.

Ama onlar da bizim gibi, yola giren ihtiyarı fark etmişlerdi. Meğer yaşlı adam, yayalara yeşil, araçlara kırmızı yandığı zaman yola girmiş, henüz yaya geçidini yarılamadan süre bitmiş, yayaların ışığı kırmızıya, araçların yeşile dönmüştü.

Aslında biz pekâlâ geçip gidebilirdik. Nihayet o, iki geniş yol arasındaki kaldırıma çıkıp bizim tarafa adımını attığı zaman yeşil ışık onun imdadına yetişti. Hoş öyle olmasaydı da biz ona yol vermiştik. Hem zaten o çok yavaş gidişiyle yolunu yarılamadan ona kırmızı, bize yeşil yandı. Yolunu bitirmek üzereyken bize tekrar kırmızı yandı. Böylece biz o yaşlı adamın yüzünden, üçüncü yeşilde ancak yolumuza devam edebildik.

Siz o yaşlı adamı görseydiniz, aynı şeyi yapardınız. Onun o halini görerek, hiç usanmadan zevkle beklerdiniz. Bu uzun anlatımdan da usanmamanızı dilerim. Basit gibi görünen küçük olayı bu kadar detaylı anlatışımın iki sebebi vardır.

Birincisi: Avrupa’da yayalara gösterilen saygıyı vurgulamak.

İkincisi: O çok yaşlı adamın halini seyrederken zihnime takılan mesele…

Yaşını doksan civarında tahmin ettiğimiz bu ihtiyar; rükûa varmış gibi haliyle, sol elini bükmüş beline koyarak, sağ elini ve şehadet parmağını da bize karşı, müsaade istercesine havaya kaldırarak, çok yavaş ve küçük adımlarla ayaklarını sürükleyerek ilerliyordu.

Hal ve vücut diliyle şöyle diyordu sanki:

“Biliyorum, trafik kanununa göre, şu anda beni ezip geçseniz bile suçlu sayılmazsınız. Çünkü size yeşil, bana kırmızı yanıyor. Ama bir kere bu yaya geçidine girdim artık. Bu geçiş süresi bana göre değil, sağlıklı ve dinç insanlara göre ayarlanmış. İşte süre bitti. Şu andan itibaren geri dönsem bile, bir o kadar sizi bekletmiş olacağım. En iyisi müsaade edin de şu yolumu bitireyim. Bakınız, bu yaşıma rağmen, sağ kolumu ve işaret parmağımı havaya kaldırıyorum, adeta size yalvarıyorum. Belimin büküklüğünü, başımın nasıl sallandığını, ayaklarımın nasıl sürüklendiğini görüyor, vücudumun nasıl titrediğini, dizlerimin takatsizliğini tahmin ediyorsunuz. Bir zamanlar ben de sizin gibi atladım mı arabaya gaza basıp giderdim. Eğer ömrünüz olursa siz de benim bu durumuma düşeceksiniz. Şimdi karar sizindir. İsterseniz kanun ve kuralların size verdiği yetkiye dayanarak, beni hiçe sayarak gaza basıp geçersiniz; isterseniz vicdanınızın, kalbinizin ve aklınızın sesine kulak verip bana bir geçiş hakkı (kurallar tanımadığı halde) tanırsınız.”

Bu yaşlı adamın hali ve hal diliyle geçiş hakkı istemesi, ne hikmetse, bana başörtüsü mağdurlarını hatırlattı. Aslında onlar da bu yaşlı adamın haline bürünseler, kendilerini dünya kamuoyuna ve bilumum ehl-i insaf ve ehl-i vicdana daha etkili bir dille anlatmış olacaklar. Belki o zaman onların, örtüleriyle birlikte okumalarına ve görev yapmalarına engel teşkil eden kurallar dize gelecek, kültür ve gelenekler susacak, yasaklar kalkacak, kırmızı ışıklarda bile “buyurun, geçiniz” denilecek; itfaiye arabalarına ve ambulanslara denildiği gibi…

Bir şartla ki, onlar herhangi bir siyasî, dünyevî ve maddî güce dayandıklarını ima bile etmeyecekler. “Ben iktidara gelirsem rektörler sizin karşınızda selâma duracaklar” diyenlere inanmayacaklar. “Biz meseleleri ürkekçe değil, erkekçe çözeriz” diyenlere aldanmayacaklar. Tek başına iktidara gelenlere ve gelecek olanlara bel bağlamayacaklar. Hatta AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi)’nden bile medet ummayacaklar. Bu ülkede olmadıysa, gider başka bir ülkede okuruz, sevdasına kapılmayacaklar. İmkânı olanların Amerika’larda, Avrupa’larda okuduklarına kulak asmayacaklar. Viyana kapılarının da bir gün kendilerine kapanabileceğini hesaba katacaklar. Ve bazılarının zannettiği siyasî bir simge ve siyasî bir malzeme imajından başörtüsünü koruyacaklar. Ve şöyle diyecekler:

“Örtünmeyi dinimizin emri bildiğimiz ve böyle inandığımız için örtünüyoruz. Bu kıyafetimizle ilim öğrenmek istiyoruz. Ne olursunuz engel olmayınız. Bizim siyasî bir maksadımız yoktur.”

Sizler, ey böyle giyinen ve böyle düşünen kızlarımız!

Bu dünyada size de ayrılmış bir geçit vardır elbette. Dünyanın insaf, vicdan, inanç ve akl-ı selim sahibi insanlarının gözleri önünde, parmağınızı kaldırıp onlardan müsaade isteyerek yolunuza girin bakalım. Siz o yaşlı adamdan daha az çaresiz değilsiniz!

NOT: Yazının akışına ilişemedim, ama belirtmek isterim ki, başörtüleri sebebiyle bazı haklardan mahrum bırakılan hanım kardeşlerimizin, demokratik bir mücadele vermeleri, basın ve her türlü iletişim araçlarını kullanarak seslerini duyurmaları, sivil toplum örgütlerini ve kamuoyunu arkalarına almaları, yukardaki “ihtiyar” misaliyle tavsiye ettiğim yolun dahilindedir. Siyasîlerin aleti olmaktan kendilerini korusunlar yeter!

06.11.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (30.10.2008) - Ekonomik krize ekonomik çare

  (23.10.2008) - Kara yolculuğu

  (09.10.2008) - Değişimin temel taşları

  (04.10.2008) - Doğunun bayramı

  (22.09.2008) - Zengin ve fakir

  (16.09.2008) - Diyalog yetmez, ittifak lâzım

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır