Ve beklenen oldu. Beyaz Saray’a siyah bir başkan seçildi. Amerika’daki demokrasi kültürünün olgunluğu, daha doğrusu Amerikan halkının olgunluğu bizleri imrendirecek bir tezahürle neticeyi ilân etti. Beyaz Saray’ın yeni sahibi Barak Hüseyin Obama!
Obama’nın daha gecenin ilk saatlerinde belliydi önde gittiği. Ancak kesin sonucu beklemek lâzımdı. Çünkü Amerikan seçim sistemi, kısmen değişikti. Geçen seçimlerde Bush’la yaptığı yarışta daha fazla oy almasına rağmen Demokrat aday Al Gore başkanlığı kaybetmişti.
Sabah erken saatlerde haberlerden kesin sonucu öğrendik. Obama zafer konuşmasını yapıyordu.
Hiç bir Amerikan seçim sonucu beni duygulandırmadığı halde bu sonuç neredeyse gözlerimi yaşarttı. Obama’yı çok sevdiğimden, McCain’i beğenmediğimden, ya da Cumhuriyetçilerden çok Demokratları desteklediğimden değil. Bir zenci’nin 2008’lerde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olmasındandı bu duygulanma.
Çok değil bundan 40-50 sene önceki zenciler ve zencilere bakış nereden nereye gelmişti. Lokantalara, cafelere, otobüslere hatta okullara zenci giremezdi. ”Köpek ve zenci giremez” yaftaları unutulur gibi değildi. Kunta Kinte’ler Amerika’da neler yaşamadılar ki... Malcolm X‘leri de çoğumuz hatırlarız.
Orta birinci sınıfta iken Türkçe dersinde bir parça okumuştuk. Ne yazarını, ne başlığını, ne de parçadaki olayın kahramanını hatırlayamıyorum bu gün. Ama hikâyenin olay çerçevesini ve ana fikirini çok iyi hatırlıyorum. Bu hikâye bir zenci çocuğun ilk defa , beyazların okuduğu bir okula kabul edilmesinden bahsediyordu. Okumak azmiyle dolu zenci bir çocuk. Okul müdiresinin huzurunda ”Okumak istiyorum!” diye dimdik duruyordu. Müdire çocuğa bir görev veriyordu, kayıt yapıp yapmayacağını belirtmeden. Üst katlardan bir sınıfı temizlemesini istiyordu. Çocuk eline verilen temizlik malzemeleriyle koşuyordu sınıfa. Bir saat sonra müdirenin huzurunda “Bitirdim efendim” diyordu. Müdire hanım kalkıyor, sınıfa giriyor, sıraların altına, masanın kenarına, pencere camlarına, zemine her yere titizlikle bakıyordu. Ve akla gelmeyecek bir iş yapıyordu temizlik kontrolünde. Pencere kanatlarının üst tarafını, yani gözlere ilişmeyecek yerleri parmaklarıyla kontrol ediyordu. Okul müdiresi gözlerden uzak, herkesin aklına getirmediği veya “Ne gerek var, nasılsa görünmüyor” deyip ihmal edeceği noktaların bile zenci çocuk tarafından titizlikle temizlenmiş olduğunu görüyordu. Aşağıya iniyor ve yanlış hatırlamıyorsam çocuğa “Siz bu okulda okuyabilirsiniz bay Washington” diyordu. Parça böyle bitiyordu.
Bu parçanın bende bıraktığı üç iz vardı. Birincisi işini tam yapmak. İkincisi Amerikadaki eğitim sisteminin ayrıntılara dikkat etmesi. Ve üçüncüsü de bir zencinin işini doğru yaparak kapısı yüzüne kapalı bir okula girmeyi başarması ve arkasından gelen zencilere yol açması. Zenciler ezilmişlik ve horlanmışlık cenderesinden çok, ama çok daha fazla çalışarak kurtulabileceklerini anladılar. Artık onların müzikten sinemaya, olimpiyat şampiyonluklarından siyasete kadar hayatın her alanında bir kimlik kanıtlamasına girdiklerine son yarım yüz yıl şahitlik etti.
Ve beyazların okuduğu alelâde bir okula girmeyi başaran zenci çocuktan on yıllar sonra Beyaz Saray’a giren zenci başkanı görmek gözlerimi yaşarttı. Bu arada zencileri kölelikten kurtaran yasayı çıkaran bundan dolayı da suikastla öldürülen ABD Başkanı Abraham Lincoln’u da unutmadan takdirle zikretmem gerek.
Obama’nın başkanlığı umarız kendi milletine ve diğer milletlere hayırlı olur. Darısı manevî zencilere..
06.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|