1995 yılının Eylül ayında o zamanki yönetim kurulu ağabey ve arkadaşlarımızın tensipleriyle, gazetemiz Yeni Asya’nın Ege Bölge Temsilcisi unvânı ve vazifesiyle bu bölgede bulunan on bir ilimizi kapsayan bir vazifeyle tavzif edilmiştik. Bu görevimiz resmen ve fiilen on bir yılı aşkın bir süre devam etti. Bu süre şahsî hayatımda; kırk yıla yaklaşan Risâle-i Nur hizmet serüvenimde çok önemli, unutulmaz, etkili bir dönemin adıdır ve özel arşivimde derin izlerle hafızama nakşedilen tarihî ve unutulmaz hatıralarla doludur.
Bu on bir yıllık güzel zaman diliminde, Türkiye’nin olduğu kadar dünyanın da çok önemli bir bölgesi olan “Ege Bölgesinde” Nur hizmetleri için değerli dostlarla çok güzel hizmet ve hatıralara birlikte imza attık. Daha önceleri gazetemiz adına üç ayda bir yapılan bölge toplantılarında nadiren bir araya gelebildiğimiz çok değerli ağabey, kardeş ve dostları bu geziler vesilesiyle daha yakından tanıma imkânım oldu. Dostluk ve kardeşlik duygularımız ve bağlarımız arttı ve bana bütün yurt sathında, hatta hizmet vesilesiyle bulunduğum on beşe yakın çeşitli dış ülkedeki dost, ağabey ve kardeşlerden lâyık olmadığım olağanüstü teveccühlere de mazhar oldum.
Tarihin hızlı akışı içerisinde geriye dönüp baktığım zaman Allah’ıma binlerce şükür olsun ki Nurun hadimliği nâmına yapmış olduğum bu tür gezilerde ve hizmetlerde gönül ve kalp dünyamda bana ıztırap verecek menfî en ufak bir tortu ve iz hafızamda yoktur. Bunun aksine hep güzel tablolar, tatlı hatıralar, unutulmaz hatıralar hâlâ aşk ve şevk dünyama katkıda bulunmaya devam ediyor, sonsuz şükürler olsun Rabbime.
Bu önemli zaman diliminin büyük bir çoğunluğunu gazetemiz aracılığıyla kendimize özel ayrılan “Hasbihal” köşesinde çok değerli dostlarım olan sizlerle paylaştım. Paylaşmakta zorlandığım kısımlar çok daha fazla vardır. Bunun da tek sebebi benim o mevcut halleri ifadedeki acizliğim ve yetersizliğimdir. Çoğunu da sohbet ortamlarında dile getirmeye çalışmışımdır.
Geçen hafta sonu Denizli’nin faal, cesur, fedakâr ve medenî ve ticarî cesaretli iş adamlarından değerli dostumuz Ramazan Kılıçoğlu’nun kendisi gibi genç, dinamik ve müteşebbis iş adamlarından sevgili oğulları Said ve İbrahim’in düğün merasimleri dolayısıyla nazik dâvetlerine iştirak etmek üzere Denizli’ye gittim. Cuma günü Denizli’de, buradaki ehl-i himmet ve ehl-i hizmetin gayretleriyle inşâ edilen çok amaçlı, çok yönlü ve çok modern hizmet merkezinde değerli dostlarımızla “Risâle-i Nur Mesleği ve Talebeliğinin Önemi” konusunda kaynağından hakikatleri paylaşıp müzakere etmeye çalıştık.
Ertesi gün de, son yıllarda hizmette—eskiye nazaran—büyük hamle yapan Muğla ilindeki dostlarımızın dâveti üzerine oradaki sohbete katıldık. Şehrin en merkezî yerinde yeni açılan hizmet merkezindeki gençlerin samimiyetleri, halisiyetleri, dâvâya olan bağlılık ve sadakatleri gelecek mânevî hayatımız açısından çok önemliydi. Bu hazzı ve kararlılığı gördüm.
Esnaf ve diğer dostların hamiyet ve gayretleriyle kısa zamanda büyük merhaleler kat edildiğini görmekten büyük haz duydum. Risâle-i Nur hizmetinde büyük emeği geçen, aziz ve muhterem Üstadımızın çok büyük övgüsüne mazhar olan Halil İbrahim Çöllüoğlu vesilesiyle aziz Üstadın bu mekânlara duâ etmesi neticesinde burada bir canlılığın olduğunu düşünüp hissettim. Halil İbrahim Çöllüoğlu Ağabeyin mezarının bu civarda hangi mekânda olduğunu—bunca araştırmama rağmen—bu güne kadar öğrenememiştim. Bu defa kendisi gibi üç nur saff-ı evveli ile birlikte Milâs Mezarlığı’nda olduğunu oradaki bir dostumuzdan öğrendim. İnşaallah ileriki zamanlarda onların bu mezarları ve hizmetleriyle ilgili görüntülü hatıraları da sizlerle paylaşmayı ümit ediyorum.
Başta Marmaris ve Ortaca ilçeleri olmak üzere çevre mahallerden o geceki sohbete katılanlarla gecenin geç vakitlerine kadar ders, hatıra ve hizmet plânlarını birlikte paylaştık. Bunca fedakâr talebe, esnaf ve ilim adamlarının bulunduğu bu güzel ve on üç sene önce hayal bile edemeyeceğimiz tablo ve ortamda hayalim bir anda 1995 yılının Ekim ayına gitti. O tarihlerde, o bölge çapında başladığım ilk “hizmet gezilerim” sırasında Aydınlı değerli üç ağabeyimle bir Pazar günü 256 km yol kat etmemizin sonucunda hem de sarhoş birisinden Muğla’da bize dost, kırtasiyecilik yapan ve gazetemizi bir iki adet de olsa dükkânına getirten bir değerli hocamızın ev telefonunu öğrenebilmiştik. Bu zahmet o gün için çok mübarek bu üç Aydınlı ehl-i hizmet ağabey için yorucu ve beyhude bir yolculuk gibi gelmişti. Hatta bana biraz da çıkışarak: “Bizim bir günümüzü boşuna harcadın, bir şey yapamadık. Bu kadar yolu boşu boşuna kat ettik” demişlerdi. Ben ise: “Ne var ağabeyler işte nihayetinde bir telefon elde ettik. Bunun gerisini birlikte getiririz İnşallah!” demiştim.
Daha sonra gezilerimiz aralıksız devam etti. Bir sene sonra Marmaris’ten bir dostumuzla temas kurduk. Onun tanıdığı başka bir eskimeyen dostumuzu bulup ulaştık. Daha sonra orada ikinci bir aboneyi bulup devreye soktuk. Bu zincirler devam etti ve o bölgede bizim meslek ve meşrebimizde dâim olan pek bir kimse yok gibi gözükürken Elhamdülillâh bu günkü güzel tablolara ulaştık. Bunu hep birlikte “şahs-ı mânevînin” duâsı, samimiyeti, ihlâsı ve gayretlerine borçluyuz. Hatta sadece şu an yaşayanların değil, vefat edenlerin de mânevî iştirak ve paylaşımlarına muhtacız.
Ayrıca Muğla merkezinde birkaç arkadaşımız oldu. Onlarla yine adı geçen hocamıza ait çok küçük ve mütevazi yerde haftada bir defa dar çerçevede derslerimiz devam etti. Üniversite açılmıştı. Ama bizim orada pek hizmetimiz yoktu. Ev kiraları çok fâhişti. Orada bulunan birkaç arkadaşımızın takatlerinin üzerindeydi. Halisiyet, samimiyet, ciddiyet ve gayret olunca her şey oluyor. Bu durumu oradaki ve çevredeki değerli dostlarımızla defalarca müzakere ettik ve sonunda çözümü de birlikte Allah’ın inayet ve yardımıyla bulduk. Sonra Denizlilerin de büyük katkısı maddî ve manevî destekleriyle Muğla merkezinde de hem erkek hem de kızlara ait hizmet merkezlerimiz açıldı Elhamdülillâh.
Şu anda işte o “bir birler” onlara, yüzlere doğru gazete olarak da hizmet merkezleri olarak da artarak devam ediyor. Dershane olarak da şimdilik onları hedefleyen rakamlara doğru ilerliyor İnşallah.
Denizli’de en başta gençlerimiz ve esnaflarımız olmak üzere her sınıf ve kademeden değerli dostlarımızın gayretleri, himmetleri, sadakat ve istikametleri bize hem ümit, hem de aşk ve şevk veriyor.
Bize düşen ise; “bire, yarıma, ona, yüze, bine” bakmadan vazife şuuru ve Allah rızası için çalışmak ve gayret etmek ve bu kudsî hizmeti “hırz-ı cân” etmektir. Cenâb-ı Hak rızasından ve yolundan ayırmasın (Âmin).
NOT: Değerli dostum ve dâvâ arkadaşım, Denizli’nin müteşebbis iş adamlarından Ramazan Kılıçoğlu ailesinin değerli oğulları Said ve İbrahim’in muhtereme eşleriyle olan izdivaçlarını tebrik eder, her iki ailenin ömür boyu hak yolunda olmalarını ve iki dünya mutluluğuna ermelerini Cenâb-ı Hakk’tan niyaz ederim.
07.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|