Bazılarına göre evet. Gorbaçov’un Rusya adına kabullendiği mağlûbiyetten sonra, fizikî tahditler yavaş yavaş kalkmaya başlamıştı. Papa’nın ülkesi Polonya, fizikî hürriyetlere daha önce kavuşmuştu. Varşova merkezli “Doğu Bloku”nun çözülmesini komünizm veya Bolşevizmin sonu olarak nitelendirenlerin, ondan sonraki süreci biraz daha dikkatlice okumaları lâzımdır kanaatindeyiz.
Bu zamanda üslûp değiştirmek o kadar kolay ki… Hayatı yaşama belli prensiplere bağlanmamışsa, herkesten farklı şekilde hayatı idrak etme ve fiilî olarak ortaya koyma diye bir husus söz konusu değilse, toplumda ekseriyete uymak her insanın arzusu olur. Hadiseye Doğu Avrupa’daki insanların adesesinden bakmak istiyoruz. Şeklî hürriyetten önce hür Avrupa ve Amerika’daki Bolşeviklerin, ismini koymadıkları sosyalizm, komünizm ve Bolşevizmi sosyal enstitülerinde hazır tuttuklarını kamuoyu henüz yeni yeni öğreniyor. Avrupa ve Amerika’daki “zındıka enstitüleri” çözülüşten sonraki Doğu Avrupa’ya yerleştirmek üzere “zakkumları” çoktan hazırlamışlardı. Komünist Partisinin ileri gelenlerinin çoğu, hürriyetçi, demokrat ve hatta Hıristiyan partilerinden idareye geçince anladık ki, hayat tarzları ve biçimleri aynı olduğundan Bolşevik ile Hıristiyan farkı fazla ortaya çıkmadı.
İnisiyatifi kaybetmiş ve cemiyete yeni bir mesajı olmayan kilise de “dinsiz hayata ve ahlâksızlığa” fazla itiraz edemedi. Hatta denilebilir ki, hür dünyada organize olmuş ve maddeten kuvvetlenmiş Bolşevikler, Doğudaki yoldaşlarının ellerinden tutarak, onları ülkelerinin en önemli noktalarına getirdiler.
Cemiyet aynı hayatı yaşamasaydı, Bolşevikler gizlenmiş kimliklerle cemiyete hakim olamazlardı. Hayatı yaşama tarzındaki farklılık, insanî temel değerlere düşman Bolşevikleri deşifre ederdi. Modern Bolşeviklerle Kemalistlerin kamusal alana müdahalesinin arkasında bu hakikat var: İnsaniyet düşmanlarının deşifresi… Gerek Hıristiyanlığın ve gerekse İslâmiyetin toplum hayatına aksetmemesi için verilen büyük mücadelenin arkasında, ahirzaman dinsizliğini gizlice cemiyete hakim kılma düşüncesi var.
Avrupa’daki Hıristiyan din dersi düşmanlığı, dinî sembollerin kamuya ait müesseselerden dışlanmaya ve nikâhın kaldırılmaya çalışılması, neoliberallerin yardımıyla ailenin zayıflatılması gibi çalışmaların hedefi komünizm değil mi? Şehirlere yerleştirilen “kadın-erkek çıplak yüzme havuzları” Troçki ile Lenin’in projeleri değil miydi?
Yetmiş senelik bir zindan… Ne dil kalır, ne de din! İnsanî değerlerin yerini Freud ve sonrasının psikolojik değerleri almış… Ticaret düşüncesi ölmüş… Serbest teşebbüsün eksiyi bulduğu bir zamanda duvarlar yıkıldı… Doğu Blokunun zavallı insanları henüz seyahat hürriyetinin sarhoşluğunu üzerlerinden atmadan, modern Bolşevikler bu mûsibetzede ülkelere yerleştiler. Bu değişimin bizi şaşırtan önemli bir ciheti vardı: Komünizmi bu ülkeye işçi ve köylü sloganlarıyla getiren eski Bolşeviklere bedel, modern Bolşevikler dinsiz zalim kapitalistlerden oluşuyordu.
Bu perişan coğrafyaları maddeten sömürürken o insanların orada kalan namus ve izzetlerini tahribe devam ettiler. Yani komünizm yeni elbiselerle, cazip renk ve iğfal edici motiflerle daha münafıkane ve derince Bulgaristan’a, Romanya’ya, Macaristan, Polonya, Ukrayna, Moldova ve diğer eski Sovyet Cumhuriyetlerine geri döndü. Hürriyet şelâlesini tutuşturan Papa çoktan vurulmuş, mütecaviz dinsizliğin Avrupa’daki çalışmalarıyla NATO ülkeleri ahlâken sıkıntıya düşmüşlerdi.
Servet sahibi olmayı hayatının gayesi edinmiş milletin yardımıyla, hem hür Avrupa ve hem de Doğu Bloku, çekirge afetine maruz kalmışlardı. Batıdaki fabrikaları satın alan bu milletin çocukları, Doğu Blokunun ucuz işgücüne göz diktiler. Sovyet komünizminin köle olarak çalıştırdığı insanlar, yeni Bolşeviklerin esaretine girmiş oldular. Meşhur bankalar, ülke ekonomilerini habis mengenelerine aldılar. Sefalet, sefahat, meskenet ve mezellet Doğu Blokunda devam ediyor. Avrupa Birliğindeki ileri Avrupa’nın gücü, bu bedbaht süreci değiştirmeye tek başına yetmiyor. Zira modern Bolşevikler, New York’tan tâ Almaata’ya kadar organize olmuşlar. İsevîler ise yalnız… Bu halden kurtuluş veya çözüm için söyleyeceklerimiz bir başka güne kaldı.
07.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|