Bakma sen bizim eski darbecinin “Televizyonda izledim, içim kabardı” dediğine, sizin hikâyeniz gerçekten de trajiktir. Öyle insan yerine bile konmama, ne acıdır, az çok biliriz. Belki farklı hikâyelerdir, sizinkiyle bizimki, ama özünde aynı şeyleri anlatır.
Bundan sonra ne olacak, neler yapacaksın, etrafındaki tuzaklardan kendini nasıl kurtaracaksın, lobilerle, kurtlarla nasıl baş edeceksin, hatta belki zamanla onlara benzeyecek misin, bilmiyoruz. İçimizde, “Gelen gideni aratır” diye bir endişe yok değil. Aslında bu endişelerden bir şekilde senin de haberin var biliyoruz, ama bu yazıyı okumayacağını da biliyoruz. Sırf ismin geçmediği için değil, koca koca harflerle geçse bile böyle bir yazı yazıldığını bilmeyeceğini biliyorum. Zaten –her ne kadar sen sen deyip dursam da- bu yazıyı senden çok bize yazıyorum.
Senin rengin bizimkinden daha koyu. Evet bu teknik anlamda siyah bir renk değil, ama insanın derisinde bu renk varsa, ona siyah demek kolayımıza geliyor. Gri de diyebilirdik belki, ama böyle ara renkleri pek sevmiyoruz. O zaman bütün ezberlerimiz bozuluyor, bütün doğrularımız alt üst oluyor: Siyah deyip geçiyoruz. Ben de siyah deyip geçeceğim bu yazıda.
Aslına bakarsan biz de sevmeyiz pek siyahı. Esmerlerle dalga geçmişliğimiz çoktur, “kömür” gibi diyerek... O bir tarafa, siyahı hep kötü anlamda kullanırız. “Tencere dibin kara”dır meselâ, üzümlerimiz hep birbirine baka baka kararır. Kara gün dostlarımızın yüzümüzü kara çıkardığı gün en kara günümüzdür, o gün hayatımız kararır. İyimser olmayı severiz, ama bazen içimiz kararır.
Sana bu ülkede de büyük bir sempati olduğunu zaten biliyorsundur, kara kara düşünenler olduğunu da. Ama artık hayata, geleceğe, kalbi kararmış insanlara, karanlık gecelere karşı bir umut taşımak istiyoruz. Bir zamanlar köle olan bir milletten bir başkan seçildi, cümlesi az bir umut değil. Beyazlar, kendilerinden aşağı gördükleri birini başlarına getirdiler, cümlesi de öyle. Bize işte böyle bir umut verdin, farkında olmadan. Bizim de insan yerine konulmayanlarımız, kendilerine bir gün hak ettikleri değerin verileceğini bilecekler. Bizim kapı dışarı edilenlerimiz, bir gün baş tacı edileceklerini bilecekler. Her ne kadar kötü bir anlam taşısa da derinin siyahında böyle bir beyazlık görüyoruz biz. Bu, yapacağın her şeyden daha önemli. Ama sen yine de yüzümüzü kara çıkarma, diğer üzümlere baka baka kararma.
10.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|