Denizcilik sektörü yeni bir tehdit ile karşı karşıya kalmış durumda. Yine bir Türk gemisi korsanlar tarafından kaçırıldı. Yardımcı Denizciliğe ait Karagöl isimli gemimiz 14 mürettebatı ile birlikte fidye almak amacı ile korsanlar tarafından ele geçirildi.
Bundan yaklaşık 20 gün önce de Yasa Denizcilik Şirketine ait Yasa Neslihan adlı gemi 20 mürettebatı ile birlikte kaçırılmıştı. Bu yazının yazıldığı tarihte her iki gemi personeli hâlâ korsanların elinde rehine olarak tutulmaktaydı.
Mayıs ayı içinde de yine bir Türk gemisi M/V Arean, kaçırılmış ve tahmini olarak 1 milyon dolar fidye verilmek şartı ile kurtarılmıştı.
Korsanlar sadece Türk gemileri için değil bütün dünya gemileri için tehdit olmaktadır. Meselâ Birleşik Arap Emirliklerinin 5 gemisi korsanlar tarafından kaçırılınca bu bölgeye gemi seferleri durdurulmuştu. Keza Malezya, Japonya ve Umman gemileri de aynı akıbete uğramışlardı. Korsanlar artık işi iyice azıtmış fidye parasını 4,7 milyon dolara kadar çıkarmışlardı. Peki, ne idi bu korsanları böylesine azgınlaştıran olay?
Başkalarını bilmem, ama benim cevabım; başta ABD olmak üzere bazı Batılı ülkelerin yanlış politikalarıdır. Zira korsanlık olaylarının en fazla gerçekleştiği yer olan Aden Körfezi bu ülkelerin müdahalesi sonucu bir “korsan yatağı” haline dönüşmüştür. Karayib korsanlarına adeta taş çıkarırcasına her geçen gün bu tehdit derinleşmekte dünya denizciliğine büyük darbeler vurmaktadır.
ABD, Somali’ye aynen Irak’ta olduğu gibi sudan bahanelerle müdahale edip meşrû hükümeti yıkınca bölgede bir otorite boşluğu oluşmuştu. Bu da yetmiyormuş gibi birde Batılı güçlerin kışkırtması sonucu 2006 yılında Etiyopya askerlerinin Somali’ye girerek burada iyi-kötü bir otorite kurmuş olan İslâm Mahkemeleri Birliğini (Union of Islamic Courts-UIC) yıkması sonucu korsanlar yeniden atağa kalktılar. Fidye yolu ile büyük paralar kazandıkları için eskiden 100 kişi civarında olan korsan sayısı 2008’li yıllarda 1200 kişiye kadar yükseldiği ifade edilmektedir. Öyle ki 160 tane korsan gurubunun olduğu tahmin edilmektedir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi biraz geç olsa da uyanmış Aden Körfezindeki korsanlarla mücadele tasarısını onaylamıştır. Ama “bade harabil Basra” veya bade harabil Somali. Ateş düştüğü yeri yakıyor. ABD’nin dünya şerifliğine kalkması ve yanlış hesap yapması sonucu teröristler ve korsanlar dünyanın her yerinde cirit atıyor. ABD’nin burnunu soktuğu her yerde kan gövdeyi götürüyor.
Yeni seçilen Barak Obama öncelikle bu konuyu ele almalı ve daha önce uygulanan ve ne ABD’ye ne de dünya ülkelerine hiçbir menfaati olmayan yanlış politikalardan bir an önce dönülmesini sağlamalıdır. Aksi takdirde ahirzamanda çıkacağı söylenen ve teröristlerle beraber hareket eden korsanların Yecüc Mecüc taifesi olarak bütün dünyayı ateşe vermesi söz konusudur.
Bu yazıyı yazarken Afrika’nın bir başka köşesinde aynen Neslihan adlı dökme yük gemisi gibi bir dökme yük gemisinde yükümüzü boşaltıyoruz. Çok değil iki ay önce ben de gemimle beraber Aden Körfezinden geçtim. Korsan tehlikesi dolayısıyla mümkün olduğu kadar kuzeyden yani Yemen Kıyılarına yakın seyir yapmak zorunda kaldım. Gece vakti gözcülerimizin sayısını arttırarak şüpheli gördükleri teknelerden kaçmaya çalıştık. Çünkü bu korsanlar balıkçı hüviyetine bürünerek gemilere yaklaşıyorlar. Ellerinde otomatik silâhlar hatta roketatarlar bile var. Gemiye çıktıkları takdirde yapacak hiçbir şey yok. En iyisi onlarla uzlaşarak personelin can güvenliğini korumak.
Aklınıza “Alın silâhı siz de karşısına geçip vuruşun” diye bir şey gelmesin. Zira genellikle gemilerde silâh bulunmaz. Bulunsa da bunlarla, korsanlar ile çatışmaya girmek gerekli silâhlı eğitim almamış insanlar için son derece tehlikelidir. İnsanlar gemilere savaşmak için değil üç kuruş ekmek parası için çıkıyorlar. Vuruşmak için talimat vermek bir kaptana yakışmayacağı gibi vebali büyük bir riske girmek demektir.
Peki, ne yapmalı derseniz. Benim düşüncem elden geldiğince bu teknelerden uzak durmaya çalışmak, rotayı tehlikeli sulardan uzak tutacak şekilde çizmek, tehlikeli bölgelerden gündüz vakti geçmek ve gerekirse korsanların tekneye çıkmamaları için kaçınma manevraları yapmaktır. Fakat artık modern sür’at tekneleri kullanan korsanlarla kaptan olarak başa çıkmak yine de çok zordur.
Korsanlarla başa çıkmak için bütün dünya devletleri beraberce hareket etmeli ve en iyisi başta Somali olmak üzere bölge ülkelerinde fakirliği ve yoksulluğu önleyecek politikalar uygulamalıdırlar. Hepsinden önemlisi bölgede otoriteyi sağlayacak meşrû hükümetlere yardım etmek bütün devletlerin öncelikli politikası olmalıdır. Aksi takdirde hâlâ dünya ticaretinin % 80’den fazlasının yapıldığı deniz ticareti, yapılamaz olur. Dünya ekonomisi daha büyük bir krize girer. Zira korsanlığın iyi bir fırsat olduğunu düşünen fakir insanlar başka denizlerde de bu yola tevessül edeceklerdir. Zaten Malakka Boğazı, Çin Denizi ve Afrika’nın bazı kıyıları birer korsan yatağı haline gelmiştir.
Bütün duâ ve dileklerimiz Neslihan gemisindeki denizci kardeşlerimizin sağlıklı bir şekilde yuvalarına dönmesi içindir. Allah, başta kaptan arkadaşımız olmak üzere bütün personelin yardımcıları olsun…
17.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|