Risâlet güneşi Hz. Muhammed (asm) “Rabbim beni en güzel bir şekilde terbiye etti” diye ifade buyurmuşlardır. Buna rağmen duâlarında “Ya Rabbim sûretimi güzelleştirdiğin gibi ahlâkımı da güzelleştir” diyerek Rabb-i Rahime yalvarmış ve bu duâlarıyla biz ümmetinin fertlerine yol göstermişlerdir. Rabbi tarafından hem maddeten hem de mânen en güzel bir şekilde yaratılan Yüce Peygamber (asm), güzel ahlâkın ehemmiyetini hem hayatında yaşayarak dile getirmiş hem de lisaniyle bizlere bu konuda tavsiyelerde bulunmuşlardır. Çünkü en güzel bir şekilde yaratılan insanoğlu en güzel bir ahlâka lâyıktır.
Bir şeyin sadece madde itibarıyla güzel olması yetmemekte, ayrıca onun o mânevî güzelliğiyle etrafındakileri olumlu bir şekilde etkilemesi önem arz etmektedir. Bu sebeple Resûlullah’tan (asm) okuduğum bir çok hadis-i şerifte güzel ahlâkın insanoğlu için olan ehemmiyetinin dile getirildiğini gördüm. Yine bir Müslümanın çevresindeki insanlarla iyi geçinmesinin, komşularıyla iyi münasebetler içinde bulunmasının ehemmiyeti de muhtelif hadislerde ifade edilmektedir. İyilikleriyle ve güzel ahlâkıyla insanları sevindirmiş bir insan, şüphesiz aynı zamanda Rabbini razı etmektedir ki, bu durum onun ebedî saadeti kazanması için önemli adım olacaktır.
İnsanı en güzel bir şekilde yaratan Kâinatın Rabbi, ona ahlâkın en güzel yolunu Kur’ân-ı Azimüşşanıyla göstermiştir. Hz. Âişe (ra) validemizin Peygamberimizin (asm) ahlâkını soranlara “Kur’ân okumuyor musunuz? Resûlullah’ın ahlâkı Kur’ân’dı” diye buyurması da bizlere güzel ahlâkı elde etmenin yolunu göstermektedir. Bilhassa biz Müslümanlar güzel ahlâklı olmak için Kur’ân’ı okuyup hükümleriyle amel edecek ve yaşayan Kur’ân olan Peygamber Efendimizin hayatını kendimize rehber edineceğiz. Eğer Kur’ân’a uymuyor ve Sünnet-i Seniyyeyi rehber edinmiyorsak o insanlık için özlenen ahlâkı da bulabilmemiz mümkün olmayacaktır şüphesiz.
Biliyoruz ki insanı insan eden İslâm imanının gereği, dinimiz hakkında bildiğimiz hakikatleri hayatımıza geçirmektir. İnsanlarla olan münasebetlerimizde Kur’ânî bir yol takip etmediğimiz sürece gerçek bir Müslüman olmamız çok zor olacaktır. Başka bir yolla Rabbimizin rızasını da kazanamayız. O zaman bizler her şeyden önce Peygamber Efendimizin (asm) ahlâkına göre hareket edip etmediğimize bakmalıyız. Eğer bu konuda eksikliğimiz varsa boşu boşuna dinimize hizmet ettiğimiz iddiasında bulunmamamız gerekir.
Allah’ın Yüce Resûlü (asm) güzel ahlâkıyla gönülleri kazanarak dâvâsını yaymış ve bu sûretle Rabbimiz onu hedefine kavuşturmuştur. O İslâm nurunu kıyamete kadar sönmeyecek şekilde kâinatın her tarafına yaymıştır. Bu gün ve şimdiye kadar İslâm düşmanlarının hiçbiri Peygamber Efendimizin (asm) güzel ahlâkı hakkında aykırı bir söz söyleme cüretini gösterememiştir. Çünkü o bütün hareket ve davranışlarıyla sadece Rabbinin rızasını kazanmaya çalışıyordu. Nefis ve şeytan onun o güzelim ahlâkının semtine bile yaklaşamamıştır. Ne yazık ki biz Müslümanların en büyük handikaplarından biri çoğu zaman hissiyâtlarımızla hareket etme alışkanlığına sahip oluşumuzdur. Böyle olunca rıza-ı İlâhî bizden uzaklaşmakta, şeytanların tuzaklarına daha rahat düşebilmekteyiz. Hakkın hatırını her şeyden üstün tutan bir anlayışla hareket etmek bizim en önemli düsturumuz olmalı. İki yüzlülüğü, riyakârlığı dünyamızdan silmeli, yalandan yılandan kaçar gibi uzaklaşmalıyız. Kısacası Hz. Muhammed’in (asm) “El-Emin” sıfatını kendimize rehber edinmemiz gerekir. İnsanların güvenini kazanırsak dâvâmızı hem lisan-ı halimizle hem de lisan-ı kalimizle daha rahat bir şekilde insanlara kabul ettirebiliriz.
Kur’ânî ahlâkı, Peygamberî yaşayışı, dolayısıyla İslâm’a lâyık güzellikleri hayatımıza geçirebilseydik, İslâm için başka hiçbir şey yapmamıza gerek kalmazdı. Hâsılı bize, görenlere “İşte gerçek Müslüman” dedirten bir ahlâka ihtiyacımız bulunmaktadır. O zaman ancak en büyük hedefimiz olan “Allah’ın rızasına nail olma” hedefimize kavuşabileceğiz.
22.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|