Dünyada zahmetsiz rahmet yoktur. İstenilen rahata da çile çekmeden ulaşmak mümkün değildir. Çilesiz hedefe varmak yoktur. Sebeplere başvurmadan isteklerin gerçekleşeceği yer dünya değildir. Çile, bedene eziyet ve sıkıntı vermek değil; Allah yolunda bütün manileri aşmanın, hakikati bulmanın, hayatın inceliklerini ve güzelliklerini farketmenin, şuuruna ermenin adıdır. Hakikati arayan yolcu çile ile saflaşır. Emeline çile ile ulaşır. Çilesiz yürünen yolun, yaşanan hayatın ne tadı vardır, ne de getirisi. Çilesiz elde edilen ilmin ve servetin değeri anlaşılamaz.
Geleceğe yol açanlar, çile ve ızdırap yüklü yüreklerdir. Hayatında bir defa olsun, ağlamamış, çile ve ızdırap çekmemiş, rahat hayatı tercih edip rehavete gömülmüşlerin, insanların hayrına yapacağı pek bir şey yoktur.
Çilekeş insanlar, kendilerinden ziyade başkaları için yaşarlar; var olmanın yüceliğini herkese duyurmaya ve fark ettirmeye çalışırlar. Tohum toprakla üstü örtülüp çamura gömülmeden çatlayıp ağaç olmaz. Kar kış, fırtına olmadan bahar gelmez. Şimşek çakıp gök gürlemeden yağmur yağmaz. Müjdecidir bu çileler. İşte, insan da, çilesi çok bir yolcudur. İnsanoğluna çilelerle yoğrulmuş bir hayat hazırladık diye bildirilir İlâhî Kelâm’da... Özellikle inananlar için geçilmesi karanlık tüneller, aşılması güç deryalar ve dalgalar vardır. Aynı zamanda korkular, açlıklar, fakirlik, hastalık, kaza, belâ, musibet, hakaret, iftira ve kıtlıklar, krizler vardır.
“Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara mâruz kalmadan Cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle ezici mihnetlere, öyle zorluklara dûçar oldular, öyle şiddetle sarsıldılar ki, Peygamber ile yanındaki mü’minler bile ‘Allah’ın vaad ettiği yardım ne zaman yetişecek?’ diyecek duruma geldiler. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır.” (Bakara Sûresi: 214)
Akmayan sular kokuşur ve bataklık olur zamanla yerini çöle bırakır. İşlemeyen demir pas tutar, çürür. Bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur. Yani işleyen demir ışıldar. Dünya rahat yeri değil, hizmet yeridir.
Ödül alma yurdu ahirettir. Ücretler orada ödenecektir. Şayet dünya rahat yeri olsaydı, Allah, en seçkin kulları olan peygamberlerini burada rahat ettirirdi. “...Olur ki hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olur. Olur ki sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olur. Gerçeği Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara: 216)
“Herkesin yöneldiği bir yön vardır, haydin öyleyse hep iyiliklere koşun yarışın...” (Bakara: 148)
Kendini rahata ve rehavete salanların, olası sıkıntılara karşı tedbir almayanların; şana şöhrete, makama, mevkiye ve şehvete takılma, yollarda dökülüp kalma ihtimalleri kuvvetlidir... Tarih buna şahittir...
“Allah muhafaza eylesin!”
Âmin!
18.12.2008
E-Posta:
|