Bayramı bayram yapan, bayramı değerli kılan toplumdur... Yoksa bayram gelmiş kime ne?
Her yörenin bayramı yaşaması farklıdır. Şehirlerde farklı, kırsal kesimde farklı yaşanır bayram. Fakat bayramı en keyfli yaşayanlar ve en eğlenceli yaşayanlar çocuklardır sanırım. Onun için herkesin gönlünde eski bayramlara özlem vardır. Bu hasreti her bayram yaşayanlardan biri olarak şimdiki çocukların gelecekte bu hasretleri yaşamayacaklarını fark ettim. Zira bu zamanın çocukları bayramı bizim yaşadığımız heyecan ve bekleyişle yaşamıyorlar artık... Onların eğlenceleri bizimkilerden çok farklı şimdilerde. İnternet oyunları, televizyon dizileri ve filmleri akıllarını meşgul ettiğinden Kurban ve koyun, bayram ve ziyaret gibi değerleri doyası yaşayamıyorlar. Böyle olunca da bayramların anlamını hissedemiyorlar.
Evet, “Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime” diyen şair gibi yüreklerimize damlayan kanlar bize belki çekidüzen verir de fark ederiz, değişen ve aşınan değerlerimizi.
“Bayram çocukları” hiç bitmez içimizde. Daima yaşar… Biz çocuk değiliz artık, ama çocuklarımız var. Bayramın güzelliklerini yaşama sırası artık çocuklarımızın. Dolayısıyla bütün güzellikleri ile bayramları çocuklarımıza yaşatmaya çalışalım.
Arefe Günü ikindi namazından sonra, mezarlık ziyaretinde, geçmiş nesille yeni nesili tanıştırıp buluşturmak iyi bir başlangıçtır bayrama.
Sonrasında bayram namazına gidilirken babayla elele, gün bu anlamlı başlangıçla, hissettirilir çocuklara, ne demek oluyor bu bayram...
Bayram namazından sonra herkes evlerine dağılır, Kurban Bayramı sabahında ayrı bir telâş ve neşe vardır evlerde. Çünkü kurban kesilecektir. Öncesinden kına yakılarak süslenir ki, Rabbinin huzuruna güzelce gitsinler diye… Tekbirlerle kesilir ve fakirin hakkı hemen ayrılır ve acele dağıtılır, onlar da sevinsinler diye…
Evde bayramlaşma olur kahvaltıdan önce, çocuklar büyüklerin ellerini öpmeye pek heveslidir bayram sabahlarında. Bayram harçlıkları avuçlara bırakılır el öpme merasiminde... Sonra çocuklar şeker toplamak için buluşurlar hep beraber ve dolaşırlar bütün mahalleyi. Pahalı çikolata veya hediye veren evlere ayrı bir talep vardır çocuklardan.
Ve başlar bayram ziyaretleri, tebrikleşmeler...
Dargınlar buluşur bir nazlı edayla...
Eller öpülür. Küsler barışır. Böyledir emir çünkü.
Kan damlayan yürekleri teselli edilir gurbette olan hüzünlü dostların.
Ardından, yenilenmiş, tazelenmiş, ömrü bereketlenmiş olarak nice bayramlara duâlarıyla vedalaşılır sevdiklerden, dostlardan...
Bir daha ki bayrama kadar kim öle, kim kala... Hadi bakalım “hakkını helâl et” diye dönüşler başlar baba ocaklarından, ana kucaklarından.
Sıla-ı rahimdeki buluşmalar yavaş yavaş uzaklaşmalara dönüşür..
Böylece bir bayram daha biter. Ama her yıl Kurbanla beraber yeni bir yakınlaşma yaşanır.
Akıtılan kanlar ve kesilen etler değildir artık Allah’a ulaşacak olan. Emre itaat etmek bir adım daha yakınlaştırır Allah’a her kurban sahibini...
Neyse bu yazı uzayıp gidecek her halde, duygularınızı daha fazla deşmeden, hasretlerinizi özlemlerinizi kanatmadan noktayı koymak gerekiyor...
Hatıralarımızdaki bayramları çocuklarımıza yaşatmak için yaşayalım bu bayramda dostlar. Gelecek yıllarda, onlar da hatırlasınlar yaşadıkları güzel bayram günlerini…
Hepimizin Kurban Bayramındaki kurbiyeti hayırlı ve mübarek olsun...
06.12.2008
E-Posta:
|