"Gerçekten" haber verir 02 Aralık 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Eğitim

Hastalıkları iyi tanıyın, çocuğunuz okuldan uzak kalmasın

ÇOCUKLARIN okula gitmelerine engel olan dört önemli hastalık da aynı dönemde ortaya çıkıyor. Bu hastalıkları tanımak ve gerekli tedbirleri alarak çocuğunuzu korumak zor değil... Çocuklar kreşe ya da okula başlayana kadar hastalıklar onları pek etkilemiyor. Ancak ne zaman ki okullar başlıyor, hastalıklar hem onların hem de ailenin hayatının bir parçası haline geliyor. Her ne kadar çocuğun hastalanması ve hatta ateşlenmesi onun bağışıklık sistemi için gerekli olsa da, sık sık rahatsızlanması bir tehlike işareti olabiliyor. Üstelik rahatsızlandıklarında eğitimlerinden de geri kalıyorlar. Okulun yeni açıldığı bu dönemde Acıbadem Hastanesi Bakırköy Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Özlem Altay Yücel çocukları okuldan uzak tutan başlıca dört hastalık hakkında aileleri bilgilendiriyor.

Soğuk algınlıkları: Çocukluk çağında en yaygın görülen hastalıkların başında geliyor. Öyle ki yetişkinler yılda ortalama 2–4 kere soğuk algınlığı geçirirken, çocuklar 6–10 kez soğuk algınlığına yakalanıyorlar. Üstelik yetişkinlere oranla daha ağır ve uzun süren bir tablo görülüyor. Aileler soğuk algınlığı ortaya çıktığında öksürük şurupları ve antibiyotiklere başvuruyor. Oysa yapılan çalışmalar bu ilâçların etkili olmadığını ortaya koyuyor. Dr. Özlem Altay Yücel “Soğuk algınlığı belirtilerinde (ateş, burun tıkanıklığı ya da akıntısı, halsizlik, baş ağrısı, karın ağrısı, bulantı gibi) doktora başvurmak gerekir. Virüslere bağlı bir boğaz enfeksiyonu düşünülürse antibiyotik verilmeden yalnız ateş düşürücüler ile hasta takibe alınır, bakteriyel bir enfeksiyon düşünülürse antibiyotik kullanılması gerekir. Eğer klinik bulgular ile enfeksiyon viral mi, bakteriyel mi ayırımı yapılamaz ise boğaz kültürü almak gerekir.”

Gastroenterit: İkinci en yaygın çocukluk çağı hastalığı olarak kabul ediliyor. Mide ve barsağın virüs ya da bakteri gibi mikrobik bir ajanla teması sonucu ortaya çıkıyor. Kusma, karın ağrısı, ateş, bulantı ve ishale sebep olan bu hastalığın en büyük tehlikesi susuz kalmaya sebep olması. Kuru ağız, idrarın olmaması, koyu sarı idrar, gözyaşının azalması başlıca susuzluk belirtileri. Dr. Özlem Altay Yücel bu belirtileri gözlemleyen ve çocuğu ishal olana ailelerin derhal hekime başvurması gerektiğini belirtiyor. Hekim tarafından mide gribi teşhisi konan çocuklara öncelikle susuzluğu giderici solüsyonlar veriliyor.

Konjuktivit (Kızarık göz): Kızarık göz, göz kapağının iç yüzeyini ve gözün beyaz parçasını kaplayan parlak ince zarın iltihaplanmasıdır. Virüsler ve bakterilerin sebep olduğu bu hastalık hızla bulaşabiliyor. Antibiyotik göz damlaları ve damlalarla tedavi ediliyor.

Boğaz enfeksiyonları: Boğaz ağrısı ve ateş, boğaz enfeksiyonlarının başlıca belirtisi. Bu enfeksiyon daha çok okul çağı çocuklarında görülüyor. Dr. Özlem Altay Yücel boğaz enfeksiyonu görülen çocuğun yutkunma zorluğu çektiğini belirerek şöyle devam ediyor: “38ºC derece ve üzerinde ateş görülür. Bademcikler ve boğazın arkası kırmızı, şişmiş ve beyazımsı irin parçalarıyla beneklenmiş görülebilir. Mutlaka hekime gitmek gerekir. Aksi takdirde çok daha ciddî sonuçlar doğurabilir. Tedavisi antibiyotiklerle yapılır.”

Çocukları hastalıklardan nasıl korumalı?

Mikroplar aksırık ve öksürük yoluyla havaya yayılıyor. Okulda sıralara, kapı tokmaklarına yerleşen bu mikroplar çocukları hasta ediyor. Bu sebeple çocuğunuzu hastalıktan korumak için ilk yapmanız gereken çocuğunuza ellerini yıkama alışkanlığı kazandırmak. Sadece 15 saniye elleri yıkayarak birçok hastalıktan korunmak mümkün olabilir .

(acibadem.com.tr).

02.12.2008


AB’den, 1 milyar euroluk 14 yeni çağrı

AVRUPA Birliği, enerji, çevre, bilişim ve iletişim teknolojileri gibi alanlarda projeler için yeni bir çağrı yayınladı. Programa Türkiye’den iş dünyası, kamu kuruluşları, akademik kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri de başvurabilir. Toplam 1 milyar euroya ulaşan program için, çok ortaklı araştırma ve teknoloji geliştirme projeleri ile başvuruda bulunulabilir.

Ar-Ge’nin “Şampiyonlar Ligi” olarak nitelendirilen, dünyanın en büyük bütçeli sivil araştırma programı AB 7. Çerçeve Programı (7. ÇP) kapsamında, 14 yeni çağrı açıldı. 7. ÇP’nin en yüksek bütçeli İşbirliği Özel Programı kapsamındaki; “Bilgi ve İletişim Teknolojileri”, “Nanobilimler, Nanoteknolojiler, Malzemeler ve Yeni Üretim Teknolojileri”, “Enerji” ve “Çevre” alanlarında 2009 yılı çağrıları 19 Kasım 2008 tarihinde açıldı. Yaklaşık 1 milyar Avro’luk desteğin sağlanacağı bu programa sunulan çok ortaklı araştırma ve teknoloji geliştirme proje başvuruları ile Türk araştırma ve iş dünyası, Avrupalı paydaşlarıyla işbirliği yapma fırsatını yakalayacak.

Avrupa’nın araştırmacılar için cazip hale gelmesini hedefleyen Marie-Curie Burs ve Destekleri kapsamında da yine aynı tarihte COFUND-Araştırma Bursu Veren Kuruluşlar için Ortak Fon çağrısı açıldı. Bu program aracılığıyla araştırma bursu veren ya da yeni burs programları oluşturmak isteyen üniversiteler, kamu kurumları, vakıflar için 75 milyon Avro’luk proje desteği verilecek. 19 Aralık’ta Fikirler Özel Programı kapsamında ise üç farklı kapanış tarihli ERC Advanced Grant çağrısı yayımlanmıştır. Bu program kapsamında, kariyerinde belli bir noktaya gelmiş bilim insanlarına, kendi araştırma alanlarındaki mevcut bilginin sınırlarını aşmalarını sağlayacak imkânlar sunabilmek amacıyla ve var olan yaklaşımların ötesine geçebilmelerini desteklemek için araştırmacılara yaklaşık 500 milyon Avro proje desteği verilecek.

Bu çağrılara yönelik olarak hazırlık çalışmaları yürüten TÜBİTAK AB Çerçeve Programları Ulusal Koordinasyon Ofisi, Türk araştırma ve iş dünyasının 7. ÇP’den en etkin şekilde faydalanması için bilgilendirme, eğitim ve işbirliği faaliyetleri düzenleyecek. Özellikle Avrupa’daki önemli Ar-Ge kuruluşları ile Türk kuruluşlarını hem Türkiye’de hem de Avrupa’da buluşturacak olan TÜBİTAK faaliyetlerini www. fp7.org.tr/calls adresinden takip edebilirsiniz (www.ab-ilan.com).

02.12.2008


Uluslararası Eğitim Felsefesi Kongresi

EĞİTİMCİLER Birliği Sendikası’nca küreselleşme- felsefe bağlamında eğitim sorunlarının ele alınacağı Uluslararası Eğitim Felsefesi Kongresi, 6-7-8 Mart 2009 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirecek. Bu ilmî faaliyetle; eğitim sisteminin öncülleri, program mantığı ve uygulamalarının ciddî bir sorgulama ve eleştirisi uzmanlarca sağlanacak. Eleştirel tartışmalar sonucunda ulaşılacak sağlıklı tekliflerin, doğru kararlar ve uygulamalar ışığında eğitim alanına ve ülkemizdeki eğitimle ilgili tartışmalara mütevazî bir katkı sunması hedefleniyor. Bildiri sahipleri ve müzakerecilerin ulaşım, iaşe ve konaklama giderleri sendika tarafından karşılanacak. Bildiri özetlerinin gönderilmesi için son tarih 29 Aralık 2008 olarak belirlendi. Uluslararası Eğitim Felsefesi Kongresi’yle ilgili ayrıntılı bilgiye www.egitimfelsefesi.org adresinden ulaşabilirsiniz.

02.12.2008


Engelsiz Yarınlar İçin EYAF’08

BU yıl, ilki 03-06 Aralık 2008 tarihlerinde İstanbul Expo Center’da düzenlenecek olan Engelsiz Yaşam Fuarı (EYAF), engellilerin veya engelli yakınlarının bilgi sahibi olmalarını sağlamak, yerel yönetimlere engelliler için yaptıkları mimarî ve kentsel düzenleme ve faaliyetlerle ilgili destek sağlamak, yeni girişimleri teşvik etmek, sivil toplum kuruluşları arasında etkileşimi güçlendirerek sosyal sorumluluk bilincinin gelişmesine ve yaygınlaşmasına destek sağlamak amacıyla Dünya Engeliler Günü’nde kapılarını açacak. Engelsiz Yaşam fuarı, engelli, yaşlı ve bakıma muhtaç kişilerin kendileri için üretilen ürün, teknoloji ve hizmetlere daha kolay sağlamak hedefiyle gerçekleştirilecek. Ulusal ve uluslar arası ölçekte engellilere özel ürün, teknoloji ya da hizmet sunan kuruluşların tek çatı altında toplanacağı Engelsiz Yaşam Fuarı, konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının da katkılarıyla güçlü bir kamuoyu oluşturarak engelliler adına çözüm üretilmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Daha ayrıntılı bilgiyi engelsizyasamfuari.com adresinde bulabilirsiniz.

02.12.2008


Yeşil Yarışma

İTÜ İşletme Mühendisliği Kulübü tarafından, 11–14 Mart 2009 Yönetim Bilimleri Kongresi’ kapsamında bütün lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin katılabileceği bir proje yarışması yapılacak. Yarışmaya Yeşil İnovasyon (çevre dostu yenileşim) konulu projeler kabul edilecek. Bilim Kurulu’nun değerlendirmeleri sonucunda belirlenecek olan 8 finalist proje 12–13 Mart 2009 tarihlerinde kongre katılımcılarına sunulacak. Dereceye girecek olan projeler, Sanayi Kurulu ve kongre katılımcılarının değerlendirmeleri sonucunda belirlenecek. Yarışmaya ön başvurular yine bu web sitesi üzerinden yapılacak. Yarışma sonunda ilk 3’e giren proje sahiplerine çeşitli ödüller verilecek. Alt başlıklar: Çevre dostu teknoloji, yeşil tasarım, geri dönüşüm - yeniden kazanım, kullanılmayan kaynaklar için alternatif kullanım alanları, alternatif / yenilenebilir enerji kaynakları ve kullanımı, enerji verimliliği, ulaşım sorunlarına yenilikçi çözümler, küresel çevre sorunlarına inovatif yaklaşımlar, çevreci üretim, pazarlamada yeşil inovasyon uygulamaları. Yarışma esasları hakkında ayrıntılı bilgiye www.ybk.org.tr sitesinden ulaşılabilir.

02.12.2008


Türkiye Üstün Yetenekli Çocuklar 2. Ulusal Kongresi

İLKİ, Millî Eğitim Bakanlığı, Marmara Üniversitesi ve Çocuk Vakfı işbirliği ile 2004 yılında İstanbul’da düzenlenen Türkiye Üstün Yetenekli Çocuklar Ulusal Kongresi’nin ikincisi, Anadolu Üniversitesi’nin ev sahipliğinde ve Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü Üstün Zekâlıların Eğitimi Anabilim Dalı Başkanlığı’nın ve Üstün Yetenekliler Eğitim Programları (ÜYEP)’nın organizasyonu ile 25-27 Mart 2009 tarihleri arasında Anadolu Üniversitesi Kongre Merkezi’nde düzenlenecek. Üstün yetenek/üstün zekâ konuları ile ilgili olarak aşağıdaki alt başlıkları kapsamaktadır: ölçme, değerlendirme ve tanılanma, kuramsal tartışmalar, bilişsel, biyolojik, sosyokültürel ve diğer yaklaşımlar ve araştırmalar, eğitim programları, modelleri; öğretim stratejileri ve özgün uygulamalar, rehberlik ve psikolojik danışmanlık, aile eğitimi, dezavantajlı üstün yetenekli çocuklar, üstün yetenekli öğrencilerde düşük başarı, üstün yeteneklilerin sosyal ve duygusal gelişimleri, öğretmen yetiştirme programları… Bu kongre ile üstün zekâ, üstün yetenek ve üreticilik konularında bilgi, deneyim, araştırma ve yeni uygulamaların paylaşılması, yeni açılımlara yönelik olarak tartışma platformlarının oluşturulması ve kongreye ulusal boyutta süreklilik kazandırılması hedefleniyor.

02.12.2008


Türkiye’de sivil toplum ne ifade ediyor?

Sivil düşünme, algılama ve yaşama ideallerinin kesintiye uğratıldığı bir ülkede gelecek adına hiçbir projenin hayata geçirilmeyeceğinin bilinmesi gerekir. İktidarların sivil topluma bakışı hâlâ gerçekçi değildir bizim ülkemizde... Ve hâlâ sivil düşünceye karşı bir önyargı vardır.

Devlet, “baba” rolünü bir türlü üzerinden atamadı/atamıyor. Bilirsiniz, bu topraklarda babanın rolü, etkinliği, ağırlığı bir başkadır. Sözü keskin bıçak gibidir. Her şeye o karar verir, ne yapılacaksa, ne getirilecekse, aile için ne uygunsa buna babadan başka kimse karar veremez. Bu konuda kimsenin itiraz etme hakkı da yoktur. Devletin babalığı böyle bir şeydir bizim ülkemizde.. Bu konuda devlet adına söylenmiş olan meşhur "Bu ülkeye komünizm gelecekse onu da biz getiririz” ifadesini örnek olarak gösterebiliriz. Devlet kendisine bağımlı, itaatkâr ve kontrol edilebilir nitelikte sivil örgütler istemektedir. Kendisine yapılan küçük bir itirazı, muhalefeti büyük bir saygısızlık ve başkaldırı olarak değerlendirebilmektedir. Devletin elinde şekil bulan bir sivil toplum, tabiî olarak geniş kitlelere nüfuz edemeyecek ve gittikçe işlevini yitirecektir.

Sivil toplum örgütlerinin bizzat kendilerinin sivilliğin altını oydukları ve gittikçe sivillikten uzaklaşıp militarist bir düşüncenin yanında yer aldıkları dönemler de olmuştur. Hâlâ bu zihniyeti taşıyan sözde sivil örgütlerin olduğu bilinen bir gerçektir. Sendikaların özgür bir toplumun inşası adına gayret sarf etmeleri ve bu konuda yığınla projeleri olması gerekirken çoğu zaman ideolojilerinin etkisiyle sivil toplumculuğa yakışmayacak anti demokratik projelerin uygulayıcısı durumuna düştükleri görülmektedir. Bu durum sivil, özgür, demokratik bir toplum yerine “ideolojik” bir toplum oluşturma çabasıdır, ki asla sivil toplumun prensipleriyle örtüşemez.

Başında “sivil” bulunan her örgütlenme, demokrasi, özgürlük, insan hakları, hukukun üstünlüğü, kalkınma ve zenginleşme gibi konularda diğer sivil örgütlerle bir yarışa girişmesi gerekir. Sivil toplum alınır satılır bir şey değildir. Bir oyun da değildir. İktidarlara yaranma san'atı hiç değildir. İktidarların her türlü projesine bilinçsizce muhalefet etmek de değildir, kayıtsızca destek vermek de... Partilere işini yaptırma mekânı da değildir. Bir sivil toplum örgütü, hangi şartta olursa olsun, asla darbe heveslisi olmaz, bu anlamda kesinlikle militarist bir söylem geliştirmez. Ülkesinin kalkınmasında, demokratikleşmesinde, zenginleşmesinde plan ve projeleriyle aktif uğraş verir. Bu bakımdan bağımsız, özgür ve demokrat olma gibi bir zorunluluğu söz konudur. İktidarın da, sivil örgütlerin de bilmesi gereken budur…

UFUK COŞKUN

02.12.2008


ÖZÜRLÜLERİN EĞİTİMİNİ ÖNEMSEMELİYİZ

Dünyada özel eğitime yapılan harcamalar her geçen yıl arttırılırken ülkemizde ise mevcut durumda bile gerileme yaşanıyor. Özel eğitim veren kurumlara gerekli araç gereç sağlanamıyor. Bugün sesli kütüphanelerin ve kabartmalı olarak basılan kitapların yeterli olduğu söylenemez. Ünlü yazarlarımızın kaç tanesinin eserleri sesli kütüphanelere kazandırılmıştır? Kaynaştırma eğitimine gereken önemi veremiyoruz. Açtığımız özürlü okulları şehirden ve sosyal hayattan izole edilmiş durumda. Yahut 50 kişilik bir sınıfta gerekli alt yapıyı ve hoşgörüyü oluşturmadan zihinsel engelli bir çocuğa kaynaştırma eğitimi vermeye çalışıyoruz. Anne-babalar okullarımızda çocuklarının zihinsel engelli bir çocukla aynı sırada oturmasını istemiyor. Öğrenciler ve öğretmenler hatta bütün okul çalışanları bu konuda eğitilip bilinçlendirilmedirler.

Yalnızca zihinsel engellilerin yüzde 12‘si eğitim ve rehabilitasyon hizmetinden yararlanabiliyor. Okul binalarımız ortopedik engelli öğrencilere uygun hale getirilmiyor. Birçok ülkede devlet özürlü çocuğundan dolayı aileye bakım için para veriyor, evlere özel eğitimci gönderiyor, verdiği eğitimle bu çocukları üretici yapabiliyor. Ülkemizde ise özürlüler toplumun zencileri olarak görülüyor. İşitme engellilerin lise mezunlarına üniversite kapısı kapalıdır. Dünya bu sorunu çoktan aşmıştır oysa ülkemizde Anadolu Üniversitesi bünyesinde çok az bir öğrenciye sunulan eğitim fırsatı dışında hiçbir yeni adım atılmamıştır.

İşyerlerinde özürlü çalıştırılma, yüzde 3’den fazla özürlü çalıştırılması durumunda sigortanın yüzde 50’sinin Hazinece karşılanması, özürlü çalıştırmayan işyerlerinden kesilen cezaların özürlü istihdamına harcanması zorunluluğu gibi hükümler yalnızca kâğıt üzerinde kalmıştır. Maalesef en başta devletin bu hükümlere uymadığını özel sektörün ise verilen cezaları mahkemeler yoluyla iptal ettirdiğini görüyoruz. Devlet Personel Başkanlığı’nın takip, denetim ve sorumluluğunda 6 yılı aşkın bir süredir devlet memurluğuna alınacak özürlüler için yapılacak sınavlarla ilgili yapılan düzenlemelerde zihinsel engelliler diğer engellilerle bir sayılarak (Akademik düzey açısından) sınavlara sokularak yok sayılmaktadır.

İnsan haklarına değer veren bir çok ülkede, meselâ; bir araba fabrikasının montaj bölümünde işçilerin çoğunu zihinsel engelliler oluşturmaktadır. Burada çalışanların sigorta primleri Hazinece karşılanmakta bu işyerinde özürlüler için özel eğitim uzmanları, psikologlar sürekli kontrol ve görev yapmakta böylece mutlu ve müreffeh özürlü vatandaş, aile ve toplum oluşmaktadır. Özürlü bireylerin sosyal güvenlik açısından durumları ise “Vehamet kesbediyor”. Özürlüler sosyal güvenlik haklarından habersizler cihazları nereden alacak? Meslek edinmek için neler yapacak? Kurslara nasıl katılacak? Nerede tedavi olacak? Hepsi sorun! Özellikle iletişim noktasında büyük problemler yaşanıyor.

Özürlü bireylerin sosyal hayata ve üretim mekanizmalarına katılımının da desteklenmesi gerekiyor. Herkes özürlü duruma düşebilir buna başbakan ve bakanlarda dahil. En azından işte yüzden mimarî yapılar özürlü kişiler düşünülerek yapılmalıdır. Şehirlerdeki kültürel yapılar, sinema, tiyatro vb. eğlence yerleri; parklar, bahçeler, kamu ve özel kuruluş binaları engellilerin kendi başlarına gezip görebilecekleri yerler haline getirilmelidir. Şehircilik anlayışındaki gelişmeler hâlâ yetersiz, kaldırımların yapısı, trafik lambaları, üst ve alt geçitlerin durumu özürlülerin faydalanacağı gibi düzenlenmemiş özürlünün tek başına yaşama şansı yok.

Bu ülkede milyonlarca işsiz, sigortasız özürlü yaşamaktadır. Ekonomik güçlüklerden dolayı normal çocuklarını bile okula göndermekte zorlanan kaç tane aile, “Özel” özel eğitim kurum ve rehabilitasyon merkezlerine ayda 400 YTL gibi fahiş bir ücreti ödeyerek, özürlü çocuğunu gönderebilir? Devlet özürlülerine “paran varsa eğitim var, paran yoksa kapı dışarı” diyemez, dememelidir. “Devletten bir şey beklemeyin! Devleti küçültüyoruz! Herkes başının çaresine baksın!” diyerek bu vebalden kurtulmaya çalışmak ahlâkî değildir. Devlet küçülecekse faizci, rantiyeci, hantal ve kırtasiyeci yanlarını küçültsün, sosyal devlet yönünü değil. Özürlü vatandaşına şefkatle, sevgiyle yaklaşmayan, eğitim veremeyen, kimsesizin kimsesi olmayan devlet anlayışı olamaz. Bu yüzden, sosyal güvencesi olmayan ailelerin engelli çocuklarının eğitim, bakım, ihtiyaç ve rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanması için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu devreye sokulmalıdır.

GÜRKAN AVCI

02.12.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
Ufo ısıtıcılar, infrared ısıtıcı, kumtel ısıtıcılar.
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır